Son yıllarda “güçlü kadın” kavramı o kadar sık kullanılır oldu ki, neredeyse içi boşaltıldı. Peki, güçlü kadın ne demek?

Sadece ekonomik bağımsızlığı olan, kendi ayakları üzerinde duran kadın mı? Elbette bu önemli, ama yeterli mi? Haydi, biraz sohbet lisanı ile meseleyi birlikte irdeleyelim.

Kadın, doğası gereği özünde güçlüdür. Anne olduğunda bir insan yetiştirmenin yükünü sırtlanır, eş olduğunda hayat arkadaşının en büyük destekçisi olur, toplum içinde var olduğunda ise çevresine ışık saçar. Peki, günümüzde güçlü kadın denince akla neden sadece parasal özgürlüğünü kazanan kadın geliyor? Bunu bir düşünelim.

Bakın, OECD verilerine göre Türkiye’de kadın istihdam oranı %30’lar seviyesinde. Avrupa’da bu oran %60’lara kadar çıkıyor. Evet, kadınların ekonomik bağımsızlığa kavuşması önemli ama sadece bunun üzerine bir kadın kimliği inşa etmek ne kadar doğru? Çünkü mesele sadece çalışmak değil, hangi bilinçle çalışıldığında.

Bugün birçok kadın, ekonomik özgürlüğü kazandığında güçlü olduğunu düşünüyor. Ancak unutulmaması gereken bir şey var: Güç sadece para ile ölçülmez. Erdem, ahlak, bilinç, irade... İşte gerçek güç burada. 

Kadın, toplumun vicdanıdır. Güçlü kadın olmak demek; nerede, ne zaman ve nasıl hareket edeceğini bilmek demektir. Anne olduğunda çocuklarına değer aşılayan, eşiyle uyum içinde hayatını devam ettiren, topluma katkı sağlayan kadın, işte asıl güçlü kadındır.

Gelin, meseleyi başka bir açıdan ele alalım. Günümüzde kadın ve erkek arasındaki güç dengesi sürekli bir çatışma olarak yansıtılıyor. Kadın güçlendikçe erkek zayıflıyor mu? Hayır. Kadın güçlendikçe aile güçlenir, toplum güçlenir. Ama bu güçlenme, cinsiyetler arası bir savaşa dönüşmemeli. Unutmayalım ki, toplumun sağlıklı bir yapıya kavuşması için kadın da erkek de bilinçli, erdemli ve ahlaklı bireyler olmalıdır.

Anadolu kadını tarihte hep güçlüydü. Cephede mermi taşıdı, tarlada çalıştı, evinde evlat büyüttü. Ama hiçbir zaman erkekle yarış haline girmedi. Kadın ve erkek bir bütündür, birbirini tamamlar. İşte bu yüzden, “güçlü kadın” kavramını sadece ekonomik bağımsızlığa indirgemek, kadını kendi değerlerinden uzaklaştırır. Asıl mesele, hem kadın hem erkek için erdemli ve bilinçli bireyler yetiştirebilmektir.

Yani, sonuç olarak diyebiliriz ki: Güçlü kadın değil, bilinçli, ahlaklı ve erdemli kadın. İşte Anadolu’nun gerçek ruhu budur!

Sosyolog Berrin YAĞLIOĞLU