Dünya hızla değişiyor ve alışılmışın dışına çıkan bir yaşam formuna sürükleniyoruz.
Teknolojik gelişmeler, sosyo-kültürel dönüşümler, değişen değer yargıları derken, geleneksel aile yapımızın temel taşları yerinden oynuyor. Böylesine savrulan bir dünyada aile kurumunu korumak hayati bir mesele hâline gelmiştir. Çünkü toplumun çekirdeği ailedir ve onu ayakta tutan da aile içindeki bireylerin duygu ve davranışlarıdır.
Aile, bireyin hayatı tanımaya başladığı ilk okuldur. Çocuk, doğduğu andan itibaren ailesinin sözlerinden çok, onların davranışlarını gözlemler ve içselleştirir. Sevginin nasıl gösterileceğini, öfkenin nasıl yönetileceğini, zorluklarla nasıl baş edileceğini aile ortamında öğrenir. Bu nedenle ebeveynlerin her davranışı yalnızca kendi bireysel tercihlerini değil, çocuklarının gelecekte nasıl bir insan olacağını da belirler. Ailede şekillenen karakter, sağlıklı bir toplumun temelidir. Sağlıklı bireyler ise güvenli, sevgi dolu ve sorumluluk bilinciyle şekillenen ailelerde yetişir.
Peki, aile içinde hangi temel değerler çocukların karakter gelişimini etkiler?
Değerli Olma Duygusu
Çocuk, kendisini değerli hissettiği bir ailede büyüdüğünde, dış dünyada da kendine güvenen bir birey olur. Aile içinde sürekli eleştirilen, önemsenmeyen bir çocuk ise ya içine kapanır ya da toplum içinde aşırı tepkisel davranışlar sergileyerek var olmaya çalışır.
Güven Ortamı
Aile, bireylerin en güvende hissetmesi gereken yerdir. Eğer çocuk, evinde sevgi ve güven içinde büyürse, dış dünyadaki tehditlere karşı daha güçlü olur. Ancak evde güvensizlik hâkimse, çocuk bu duyguyu dışarıda aramaya başlar ve yanlış insanlara yönelme riski artar.
Dayanışma ve Empati
Aile içinde yardımlaşma ve dayanışma duygusunu yaşayan çocuk, dış dünyada da insanlarla sağlıklı ilişkiler kurabilir. Ancak bireyselliğin aşırı vurgulandığı, herkesin kendi derdine düştüğü bir aile ortamında büyüyen bireyler, empati yoksunu, bencil ve yalnız bireyler hâline gelebilir.
Sorumluluk Bilinci
Çocukların sorumluluk bilinci kazanması, onlara yaşlarına uygun görevler verilmesiyle mümkündür. Anne ve babası tarafından her ihtiyacı karşılanan, hiçbir sorumluluk almayan çocuklar, yetişkin olduklarında hayatın yükünü taşımakta zorlanır ve sürekli başkalarına bağımlı hâle gelirler.
Zorluklarla Mücadele Etme Becerisi
Günümüz ebeveynleri, çocuklarını zorluklardan uzak tutmak için fazla koruyucu davranabiliyor. Ancak her ihtiyacı karşılanan, hiçbir engelle karşılaşmayan çocuklar, yetişkin olduklarında en ufak bir problem karşısında çökebiliyor. Bu yüzden çocuklarımızın kendi problemlerini çözmelerine fırsat tanımalı, onları mücadele ruhu ile donatmalıyız.
Mutluluk ve Kendini Gerçekleştirme
Aile, bireyin sevildiğini, değer gördüğünü hissettiği en önemli mekândır. Eğer bir birey evinde mutlu olamazsa, mutluluğu dış dünyada yanlış yollarda arayabilir. Bu yüzden aile ortamında sevgi ve saygı temel değerler olarak yerleşmelidir.
Özetle, çocuklar anne babalarının birer aynasıdır. Onlara sözlerimizle değil, davranışlarımızla öğretiyoruz. O hâlde biz yetişkinler de kendi davranışlarımızı sorgulamalıyız. Kendi anne babamızdan öğrendiklerimizi sorgulamadan tekrar mı ediyoruz? Yoksa bilinçli ebeveynler olarak çocuklarımız için daha sağlıklı bir model mi oluşturuyoruz?
Unutmayalım ki biz ailede neyi yaşatırsak, çocuklarımız da onu geleceğe taşıyacaktır. Hayatın gerçekleriyle yüzleşebilen, empati sahibi, sorumluluk bilinci gelişmiş, sevgi ve güven içinde büyümüş bireyler yetiştirebilmek dileğiyle…
Sosyolog
Berrin YAĞLIOĞLU