Özgüveni artırmak için "ben yaptım, başardım, işe yaradım" düşüncelerine sahip olmak gerekir. Bu da, başarılar elde etmek ve üretken bir birey olmakla mümkündür.

Peki, mirasyedi, piyango talihlisi veya tefeci gibi, fazlasıyla zengin olan ve üretmeden tüketen bireylerden hangisinin özgüveni tamdır ve mutludur? Bilen var mı? Sorumluluk alanlarında, sosyal aktivitelerde, hobilerde ve bilgi peşinde koşturan, üretken olan ve ürünlerini gören insanlar hem hayata pozitif bakarlar hem de kendilerinden emin olurlar. En temel parçamız olan hücre, enerji üretimi olmadan herhangi bir fonksiyon gösteremezken, hücrelerden oluşan bir insan nasıl olur da alın teri dökmeden, emek harcamadan ve üretken olmadan fonksiyonel olabilir? Çağımızda toplumsal olarak üretmeden tüketmeyi ön planda tutar hale geldik. Artık çalışmak, başarmak ve üretmek istemiyoruz; kolay kazanılan paralarla "yan gelip yatmak" istiyoruz. Ancak bu durum, özgüveni düşük bireyler olarak bir adım öteye gitmemizi engelliyor.

"Her ne kadar hayatta bir yerlere gelmiş olsam da kendimden memnun değilim" düşüncesine sahip bir insanda "ideal-gerçek çatışması" ortaya çıkar ve bu durum benliğinde narsistik bir zedelenmeye neden olarak özgüvenin azalmasına yol açar. Bu tür bir çatışma, strese duyarlı bireylerde depresyon veya anksiyete bozukluğu gibi rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olabilir. "İdealindeki ben" ile "gerçeklikteki ben" arasında farklılık fazla olduğunda, kişinin özgüveni dolaylı olarak azalır. Aslında birçok rakibinden daha özgüvenli ve başarılı olan bir insan, mevcut özelliklerini yetersiz bulup, idealize ettiği ya da olması gerektiğini düşündüğü özelliklere sahip olmadığını düşündüğünde, rakibine göre daha fazla özgüveni olmasına rağmen dolaylı bir özgüven kaybı yaşayarak performansını düşürebilir. Bu durumda, çoğu zaman "Aslında rakibimin hiçbir meziyeti yok ve benim yarım kadar etmez ama o terfi alıyor ve göze giriyorken ben aynı yerde sayıyorum" gibi ifadeler duyabiliriz. Sağlıklı yaklaşım, mevcut gerçeklerimizle barışık olmaktır; ulaşılabilir idealler belirlemek, ideal-gerçek arasındaki farkı artırmamak ve gerektiğinde idealden fedakârlık edip gerçeğimizi kabullenmektir.