Yaş ilerledikçe, yıllardır sümen altı edilen ölüm akla gelir.

Hayatın kıymetini bilme ve hakkını verme adına mutlak gerçeğe hazırlık yapılır. Dünya hayatı geçicidir ve bir imtihan alanıdır. Kişi, yılların getirdiği tecrübeyle manevi ve dini alana yönelir. Geçmişinde ne öğrendiyse, öğrendiklerinin doğrultusunda iç bunalımına çare arar. Kimisi Ferrarisini Satan Bilge olur, kimisi Nepal’de Budizm’in kanatları altında inzivaya çekilir, kimisi tasavvuf erbabı olur, kimisi ise kendi çapında cami, kilise ve havra cemaati olarak yaşamını düzenler.

Kıymetini bilme ve hakkını verme meziyetini kimi yıllar içine yayarken, kimi de kısa sürede gerçekleştirir. Bazen erken kalkan yol alır, bazen de sonradan yola düşen, yolda olanı geçer. Kimin ne olduğunu ancak Allah bilir.

Neticede, yarınım için düne razı geldim; sağlıklı nefes almak için hastalığa sabrettim, zenginliğin nimetleri için fakirlikle mücadele ettim ve özgürlüğüm için gereken bedelleri ödedim. Gün geldi, yarın bugün oldu da sağlık, zenginlik ve özgürlük vücut buldu. Gün bugündür; artık her biri var iken, ertelemeden her birinin hakkını vermeliyim. Sadece kendim için değil, bir diğeri ve toplum için de var olduğumu önce görmeli, sonra göstermeliyim.