Selam, tebessüm, güzel söz...

Beyin bunlarla uyarıldığında, iyiliğe dair düşünceler zihni kaplar; sevgiyle mutluluk artar ve dil söze, göz ışıltıya, beden canlılığa kavuşur. Böylece dosta muhabbet, sevgiliye aşk ortaya çıkar. Uyarıcı olmadan düşünce, düşünce olmadan da duygu ve davranış oluşmaz. 

Sıkça sorarlar: "Çağımızda gerçek dostluklar ve sevdalar neden bu kadar azaldı?" Cevap sebep-sonuç ilişkisindedir! Selam, tebessüm, güzel söz... hayatımızda yerini dijital yazışmalara, emojilere, selfilere bıraktığında empati ve ince düşünce bencilliğe ve düşüncesizliğe; duygusal yoğunlaşma ise duygusuzluğa dönüşür. Sözlerin yerini ise burun kıvırma ve soğukluk alır. Düşüncesiz bir beyin, duygusuz bir yürek ve hareketsiz bir beden aslında ölüdür ve işlevini yitirir.

Gerçek şu ki, toplumun selameti için geleceğe hazırlanan neslin aile içindeki gelişimi çok önemlidir. Anne ve baba, hakkıyla rol model olursa; ailede selam, tebessüm, güzel söz... yaşanırsa çocuk da bu uyarıcılarla büyür. Böylece çocukta düşünen bir beyin, duygusal bir yürek ve aktif bir beden gelişir ve toplumda gerçek dostluklar ve sevdalar çoğalır. Aksi halde, sanal dünyada kaybolan çocukla birlikte nesil de ölür ve toplum ruhunu kaybeder.