Diğer taraftan "istifa ediyorum" denildiğinde artık geri dönüş yoktur.

Bu ifade, "taş yerinde ağırdır" sözünün aksine bir duruş sergiler. Harekete geçen taş, yeni yerini bulana kadar kıymet arz eder. Yerinde edilen istifa, aslında haksızlığa bir başkaldırıdır ve "Rızkımı veren siz değilsiniz; ben sebep oldukça Sahibim rızkımı verir" inancının ifadesidir. Kıymet bilmeyene, başa kakana ve zulmedene karşı muhalif bir dik duruştur. Bu, muhatabının narsisizmini alt eden ve ona rest çekilebileceğini sözde değil, eylemle ispatlayan asil bir davranıştır. 

"Seni terk ediyorum" denildiğinde de ip inceldiği yerden kopar ve telafisi mümkün olmayan bir süreç başlar. Kör olan gözler açılır ve anlamsız çırpınışlar başlar. Kaçan kovalansa da bir kere kaçan, kopuş yapmıştır ve gönlü karılmıştır ki ümit biter. Bu, "Ben senle var olmadım. Bana asıl Sevgilim yeter" düşüncesinin dile gelmesidir. Manevi köleliğe son veriş vardır ki vefasızlığa, sadakatsizliğe, anlayışsızlığa ve tek taraflı fedakarlığa "dur" denilir. Ötekinin kaprisine, şımarıklığına, talepkarlığına ve tüketen tarzına bir nokta koymanın huzuru vardır.

Aklı başında bir kimse, huzurun olduğu ve insani değerlerin yaşandığı bir işten istifa etmez ya da sevgi ve saygının bulunduğu ilişkisinde eşini terk etmez. Ancak kişi, akılsız ve maymun iştahlı ise ve bir başkaldırış olmaksızın laf olsun diye bu eylemleri yaparsa, denecek söz yoktur ki o kişi bedbaht olmaya müstahaktır.

Ne zordur insanın kendiyle yüzleşmesi ve daha zoru ise kendi için kılını kıpırdatması. Büyüklerimiz ne güzel demişler: "Tırnağın varsa başını kaşı." Hakikaten nefesinin tükendiği ve çok zorlandığı zamanlar oluyor, havlu atma noktasına geliyordu Sevda. Ancak, biraz durağanlaşan süreç yeniden ivme kazanıyor ve o, yeniden iştahla dört elle kendi için mücadelesine sahip çıkıyordu.