Yeni bir güne, yeni bir yazı ile merhaba diyelim. Yazdığımız her şey hakikate hizmet etsin temennisiyle söze başlayalım.

Geçtiğimiz hafta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), parasal aktarım mekanizmasını desteklemek amacıyla zorunlu karşılık uygulamasında değişikliğe gitti.

Peki, zorunlu karşılık oranı nedir?

Zorunlu karşılık oranı, bankaların topladıkları mevduatın belirli bir yüzdesini Merkez Bankası'nda tutmaları gereken miktarı ifade eder. Bu oran, merkez bankaları tarafından para politikası araçlarından biri olarak kullanılır. Amaç, bankaların kredi verme kapasitesini ve dolayısıyla ekonomideki para arzını kontrol etmektir.

TCMB’nin bu adımı, makroekonomik bir ihtiyati tedbir olarak değerlendirilebilir. Bu değişikliklere kısaca bir göz atalım:

- Gerçek kişi TL mevduat payı %45 ila %50 arasında olan harcamalar için aylık artış hedefi 0,8 puana yükseltildi.
- Gerçek kişi TL mevduat payı %60’ı geçen harcamalar için aylık artış hedefi kaldırıldı ve %60’ın üzerinde kalınması koşulu getirildi.
- Kur Korumalı Mevduat (KKM) yenilemesi ve hesaplamasına tüzel kişi KKM de dahil edildi.
- TL'ye geçişi teşvik etmek amacıyla uygulanan zorunlu karşılık oranının üst sınırı, politika faiz oranının %84’üne yükseltildi.
- TL zorunlu karşılıkta bloke tesis oranı 5 puan artırıldı.

Bu adımlar sıkı para politikası olarak adlandırılabilir.

Peki, bu tedbirler ne anlama gelir?

KKM’den çıkan para, Hazine üzerinde ayrı bir yük oluşturdu. Diğer yandan, risk iştahındaki azalma döviz kuru üzerinde baskı yarattı. Bu durum göz önüne alındığında, TCMB mevduat faizini yükseltme ve dövize yönelimi kısıtlayıcı tedbirlere başvurma ihtiyacı hissetti. 

Sonuç olarak, bu sıkı para politikası çerçevesinde, mevduat faizinin yükselmesi bekleniyor. Eğer bankalar TL mevduat oranlarını artırırsa, zorunlu karşılık maliyeti düşeceğinden bankaların maliyetleri de azalacaktır. Nihai olarak, mevduat faizi artarken kredi ile mevduat arasındaki makas da daralacaktır.

Nikolay Vasilyeviç Gogol - Ölü Canlar

Ekonomist
Sinem ÖZKAN