Yeni bir güne, yeni bir yazıyla merhaba! Yazdığımız her şey hakikat olsun diyerek söze başlayalım.

Daha önce filmini izlemiştim ama bu hafta kitabını okuyunca olayları bambaşka bir gözle gördüm. Cehennem, Dan Brown’un klasik tarzıyla sanat, tarih ve bilimi harmanlıyor; ancak beni en çok etkileyen şey, hikâyenin tam merkezinde İstanbul’un yer almasıydı. Kitap boyunca Ayasofya’dan Yerebatan Sarnıcı’na uzanan bir kovalamaca yaşanırken, İstanbul adeta bir karakter gibi anlatıya dahil oluyor.

Ancak Cehennem’in asıl vurguladığı mesele, nüfus artışı ve bunun dünyaya etkileri. Kitap boyunca biyoteknoloji, gizli örgütler ve küresel ölçekte oynanan oyunlar üzerine düşündüm. Dan Brown’un hikâyesinde, dünya nüfusunun hızla arttığını ve bunun bir felakete yol açacağını düşünen bir bilim insanı, çözümü radikal bir yöntemle buluyor: Genetik mühendislik yoluyla nüfusu kontrol altına almak.

Peki, bu sadece bir kurgu mu?

Malthus’un Teorisi ve Günümüz Dünyası

Bu tartışmalar aslında yeni değil. 18. yüzyılda Thomas Malthus, nüfusun geometrik (katlanarak) arttığını, ancak kaynakların aritmetik (sabit oranlarda) çoğaldığını öne sürmüştü. Ona göre, nüfus artışı kontrol edilmezse kıtlık, savaş ve hastalıklar doğal dengeleyiciler olarak devreye girecekti.

Bugün hâlâ Malthus’un teorisinin izlerini görebiliriz. Ekonomide “Malthusçu Felaket” olarak bilinen kavram, sınırlı kaynaklarla artan nüfusun ekonomik krizleri ve gelir eşitsizliklerini nasıl körüklediğini açıklıyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde hızlı nüfus artışı, işsizlik, gıda krizi ve enflasyon gibi sorunları beraberinde getiriyor. Türkiye’de de bu tartışmalar zaman zaman gündeme geliyor. Hızlı şehirleşme, genç nüfusun istihdama yeterince entegre edilememesi ve artan yaşam maliyetleri, Malthus’un teorisini doğrular nitelikte.

Küresel Nüfus Politikaları ve Türkiye

Kitapta işlenen bir diğer çarpıcı konu da nüfus azaltma politikaları. Tarihte zaman zaman nüfusu kontrol altına almak için yapılan müdahaleler oldu. Çin’in tek çocuk politikası, Afrika’da nüfus artışını yavaşlatmak için uygulanan projeler ve kısırlaştırma operasyonları gibi örnekler, bazı güçlerin bu konuyu ne kadar ciddiye aldığını gösteriyor.

Bugün baktığımızda, gelişmiş ülkelerde doğum oranları azalırken, gelişmekte olan ülkelerde nüfus artışı sürüyor. Bu dengesizlik, küresel ekonomi için de büyük bir mesele. Dünya Bankası, IMF gibi uluslararası kuruluşlar, nüfus artışının ekonomik kalkınmayı nasıl etkilediğini analiz ediyor. Türkiye de bu tartışmaların içinde yer alıyor. Bir yandan genç nüfusun ekonomiye katkısı vurgulanırken, diğer yandan işsizlik ve ekonomik krizler nedeniyle “nüfus kontrolü” konusuna farklı gözle bakanlar da var.

Cehennem’in Mesajı: Gelecek Bizim Ellerimizde mi?

Cehennem’de işlenen fikirlerden biri de şu: Eğer nüfus artışı dünyayı bir felakete sürüklüyorsa, çözüm ne olmalı? Radikal önlemler mi alınmalı, yoksa daha sürdürülebilir politikalar mı geliştirilmeli? Kitabın antagonist karakteri, kendini insanlığı kurtarmaya adamış biri olarak görüyor ve nüfus kontrolünü tek çare olarak sunuyor. Ama bu gerçekten çözüm mü?

Ekonomik krizler, iklim değişikliği ve kaynak kıtlığı gibi günümüz problemlerine baktığımızda, Cehennem’in kurgusunun aslında o kadar da uzak olmadığını görüyoruz. Bugün kimileri, nüfusun fazla olduğunu ve bunun küresel sorunlara neden olduğunu iddia ederken, kimileri de nüfus azalmasının büyük bir ekonomik yıkıma yol açacağını savunuyor.

Belki de en önemli soru şu: Nüfus, ekonomi ve ekolojik denge arasındaki bu kırılgan ilişkiyi nasıl yönetmeliyiz? Cehennem, sadece bir macera romanı değil, aynı zamanda bu büyük soruların gölgesinde ilerleyen bir hikâye.

Ve belki de Dan Brown’un anlatmak istediği şey tam olarak budur: Geleceğimiz, bugün aldığımız kararlarla şekilleniyor.