Beşiktaş maça çok hızlı başlamadı.

Zaman zaman Rafa ve İmmobile’nin hareketliliği olsa da takımda genel olarak bir durgunluk gördüm. Hatta biraz daha ileri gidersem, Beşiktaş’ın bu maçı adeta “birinci viteste” kazandığını söyleyebilirim. Semih’in soldan ceza sahasına indiği pozisyon, maçın kırılma anıydı. Beşiktaş’tan gegenpress bekliyordum, ancak bu oyun Galatasaray’a karşı uygulanmazsa sıkıntı olur. Hatta bu oyunu Galatasaray maçında baz almanın bile doğru olmadığını düşünüyorum.

Maça gelirsek, bu karşılaşmada en etkili oyuncumuz kesinlikle Masuaku’ydu. Öte yandan Muçi, yardımcı oyuncu rolünde bile yetersiz kaldığını bir kez daha gösterdi. Musrati’nin sahadaki yokluğu, takımın dengesini bozdu ve onun ne kadar kritik bir oyuncu olduğunu hissettirdi. Beğenmesem de bu kadronun vazgeçilmezi olduğunu kabul etmeliyim.

Swenson zaman zaman çıkışlar yaptı ancak Beşiktaş’ı öne taşıyan bir etki yaratamadı. Cher Ndour, bana göre iyi bir maç çıkardı; hem öne top taşımada hem de orta sahada savunma katkısında başarılıydı. Ciro ise ne yazık ki kayıplardaydı. İlk yarının sonlarına doğru Beşiktaş, Muçi’nin minimum katkısıyla sürüklediği pozisyonda Rafa’nın bireysel becerisi sayesinde 2-0’ı buldu.

İkinci yarıda Musrati’nin oyuna dahil olması, takımın dengesini yeniden sağladı. Konyaspor ise ne yazık ki çok vasattı. Beşiktaş, baskı yapmadan, çok da organize atak geliştirmeden; biraz Rafa, biraz Masuaku ve biraz da Gedson’un katkısıyla maçı kazandı. Ancak Gedson bana biraz durgun göründü. Takımda bir mental düşüş mü var, yoksa prim ödemeleri mi aksıyor, merak ediyorum.

Ancak bu oyun derbi için ölçü olmaz. Beşiktaş-Galatasaray maçları her zaman farklıdır, havası başkadır. Muçi’nin bu takımda yeri olmadığını bir kez daha gördük. Gedson’un daha fazla öne deplase olması gerek. Yine de belirtmeden geçemeyeceğim: Eğer Gordon Milne tarzı bir oyun yaratmak istiyorsak, yüz kere, bin kere “Gio” diyorum!

Havası farklı olan derbiyi sabırsızlıkla bekliyorum.