Beşiktaş, ilk devreye adeta tüm kaleleri kaybetmiş gibi bir başlangıç yaptı ve sahada sanki maçı izlemeye gelmiş bir şablonla dizilim sergiledi. Daha uyanamadan ilk gol geldi. Sonrasında biraz Rafael ortaya çıkıp kayboldu ve bir anda gelen golle beraberlik sağlandı. Beşiktaş, ilk yarının sonlarına doğru biraz önde gözükse de, bal yapmayan arı gibiydi.
Akılda kalanlar, Paulista’nın sakatlanması ve uzatma dakikalarında yenilen ikinci gol oldu. İkinci yarıda Beşiktaş daha istekli gözükse de, kırılgan bir görüntüyle sahada vardı mı yok muydu belli değildi. Son yıllarda bu kadar kötü bir Beşiktaş izlediğimi hatırlamıyorum diyebilirim. Ruh yok, hiçbir şey yok. Bu oyun, Maccabi karşısında birçok kişinin Beşiktaş’taki sonunu hazırlar diye düşünüyorum.
Immobile penaltıyı atamazsa, Cher N’Dour ofsayta takılırsa, rakip gelir üçüncü golü atar. Salih’in biraz hareketliliği olmasa ve ofansa getirdiği katkı bulunmasa, amatör kümede bir maçın daha hırslı ve daha keyifli olacağını düşünürdüm.
Bu devran böyle gitmez, tadı kalmadı. Ne camianın ne de takımın bir oyun planı, bir şablonu ya da bireysel anlamda bir atak organizasyonu var. Hiçbir şey yok. Sahaya neden çıktınız diye biri sorsa, oyuncular neredeyse “bilmiyoruz” diyecekler.
Hiçbir oyuncuyu beğenmediğim bir karşılaşma olarak bu maçı unutmak istiyorum. Gio’nun bu maçla vedalaşacağını düşünüyorum.