Beşiktaş, dün akşam oynamış olduğu futbolla, hocasıyla birlikte “Ben burada dimdik duruyorum” mesajını verdi.
Defansta uyumlu, top sektirmeyen ve sadece 2. bölgede Musrati ile forvette Ciro dışında aksaklık yaşatmayan bir takım izledik dün akşam.
Swenson’a da bir paragraf açıyorum: La Liga’nın en hızlı çizgi oyuncusu Williams’a adım attırmadı. Beşiktaş’ın çıkarken üçlü savunmaya, beklerken dörtlü savunmaya dönmesiyle harika bir kurgu yapan ve Masuaku’yu ofansif bir oyuncu gibi kullanarak adeta hocalık dersi veren Solskjaer’i ayakta alkışlıyorum.
Muçi, adeta yeniden futbola başlıyor gibiydi. Rashica ise “Rüzgar benim” dercesine oynadı. Rafa, liderlik konusunda gerçekten öne çıktı; geriye gelip aldığı topları oyuna sokarak, akan oyunun en önemli parçası olma başarısını hem attığı hem de attırdığı gollerle gösterdi. Valverde, herhalde 6 as oyuncusunu sahaya sürmeyerek Beşiktaş’ı küçük görmenin bedelini ağır ödedi. Elinde Semih gibi bir oyuncusu olan bir takım, Semih’i 70. dakikada oyuna almamalı diye düşünüyorum. Tabii ki girdikten sonra penaltı kazanılmasında büyük bir payı oldu.
Mert Günok’a da bir parantez açıyorum: Bravo Mert! Kaleci sorunu olmayan bir Beşiktaş ortaya çıkardın. Hoş geldin Solskjaer! Beşiktaş’a dokundu ve böyle oldu. Umarım elini sürdükçe coşan bir Beşiktaş izleriz.