Sevgili okurlarım,

Eğitim derken öncelikle bunu belirtmek isterim.
Ülkelerin geleceği, eğitimin çağdaş ve kalitesi ile doğru orantılıdır.
Bu orantının doğruluğu da eğitimcilerin donanımlı olması ve maddi anlamda sıkıntı yaşamamasıdır.

Günümüzde eğitimin önemi nasıl ?
Eğitim, ülkemizde çağdaş, kaliteli ve geleceğe yönelik mi ?

Çok önemli bir konuya değinmek istiyorum.

Düşünebiliyor musunuz ?
Aynı okulda görev yapan, aynı programı uygulayan ve aynı denetime tabi olan 3 çeşit öğretmen var !

Kadrolu öğretmen
Sözleşmeli öğretmen
Ücretli öğretmen 

Gelişmiş, kalkınmış ve çağı yakalamış hiç bir ülkede böyle bir öğretmen kadrosu yoktur ?
Bu durumda eğitimin kalitesi nasıl olur ve nasıl verim alınabilir ?

Tartışmasız söylemem gerekirse, Eğitim yıllara dayanan tecrübe ve deneyim sonunda oluşan bir sistemdir.
Yanlış mıyım ?

Her hükümet ve her yeni gelen bakan sistemi baştan değiştiriyoruz derse ve sil baştan yaparsa, kimse kusura bakmasın ama eğitim ileri değil maalesef geri gider. 

20 yılda kaç tane Milli Eğitim Bakanı değişti ve her gelen yeni bakan da, sistemi baştan değiştiriyoruz diyerek işe başladı.
 Bu düşünce ve plansızlık, eğitim sistemini 
deneme tahtasına dönmesine neden oluyor !

Her gelen bakan, bir önceki bakanın verdiği söz veya yaptığı iş bizi bağlamaz demeye çalışıyor ve ara ara bu sözleri de duyuyoruz.

Milli Eğitim Bakanlığı, Türkiye’de öğretmen ihtiyacını 150 bin olarak açıklarken, ataması yapılmayan öğretmen sayısı 460 bine dayanmış durumda…
Eğitim sendikalarına göre gerçek sayı ise 700 bin civarında…

Bu sayı çok büyük bir oran ve neredeyse dünyadaki 55 ülkenin toplam nüfusundan bile daha fazla !

Bu kadar mezun öğretmen ne olacak ?
Bu kadar açık neden kapatılmıyor ?
Bunu da özellikle sorgulamak gerekirse, okullara eğitim fakültesi mezunu, işin ehli öğretmen yerine imam, abla ve abiler veya manevi danışmanlar neden atanıyor ?
Okullara daha sonra müftü de atanacak mı ?
Orası okul okul !

Yanlış anlaşılmasın, buradaki sözlerim imamlarımızı ve müftülerimizi kötülemek veya karalamak değil tabiki…
Her görevli, kendi kurumunda değerlidir ve kendi kurumunda görev yapmalıdır diye düşünüyorum.

Öğretmenlerin önemi oldukça büyüktür ve kıymetleri de bilinmelidir !
Öğretmen, işsiz olmaz ve olmamalı.
Öğretmen, zincir marketlerde ve mağazalarda kasiyer olmaz ve olmamalı.
Öğretmen, inşaatlarda çalışmamalı, pazarlarda limon ve karpuz satmamalı. 

Yanlış anlaşılmasın, buralarda çalışan insanları küçümsemek için söylemiyorum ve aksine saygı duyuyorum.
Tüm emekçilerimize de sevgi ve saygılarımı iletiyorum.

Öğretmen, ev kirasını düşünmemeli ve geçim sıkıntısı yaşamamalı.
Öğretmen, mezun olduktan sonra ATANMA kaygısı taşımamalı.

Yanılmıyorsam, Eğitim Fakülteleri neredeyse her yıl 100-110 bin arasında mezun veriyor ama mezun olan öğretmenler atanmakta güçlük çekiyor ve gelecek kaygısı yaşıyor.
KPSS’den yüksek puan almalarına rağmen bir de mülakatta hakları yenerek elenenler var !!

Ne kadar öğretmen yetiştirileceğinin hesabı neden yapılmaz ?
Ülkenin ne kadar öğretmene ihtiyacının olduğunun planlaması neden yapılmaz ?
Bu kadar öğretmeni mezun edip, boşta bırakmak ayıp değil mi ?
Okumuş işsizler ordusu kurulmaya mı çalışılıyor ?
Gençler, hoyratça harcanmak mı isteniyor ?

Öğretmen yetiştirmek için aileler ve devlet ne kadar para, emek ve zaman harcıyor hesabını yapıyor musunuz ?

Açık açık söylemem gerekirse ;
Türkiye’nin çağı yakalaması ve ekonomik olarak da ilk 20’ye girebilmesi için, eğitimin cumhuriyetin kuruluş günlerindeki felsefesine ve amacına ulaştırılması gerekmektedir.

Son olarak söyleceğim söz ise ;
Eğitim, eğitim ve eğitim…