Eğitim, bir bireyin geleceğini şekillendirdiği kadar, toplumun kaderini de belirleyen en temel unsurdur.

Bu kadar değerli bir alanda adalet, şeffaflık ve liyakat ilkeleri sorgulanamaz bir şekilde korunmalıdır. Ancak ne yazık ki, son yıllarda üniversitelerdeki yatay geçiş işlemleri gibi süreçlerdeki usulsüzlük iddiaları, bu güvenin altını oymakta. Yetkililerin, çocuklarının veya aile bireylerinin bu süreçlerde ayrıcalıklı bir konumda bulunması, eğitim sistemine olan güveni ciddi şekilde zedelemekte ve toplumu derinden sarsmaktadır.

Eşitlik İlkesinin Önemi :

Anayasada ve eğitim politikalarında eşitlik ilkesi, herkesin fırsatlara eşit erişimini güvence altına almak için vurgulanmıştır. Ancak, gücünü ve yetkisini kişisel çıkarları için kullanan bireyler, bu ilkeye zarar vermekte ve toplumsal huzursuzluğun tohumlarını ekmektedir. Bir yetkilinin, kendi aile bireylerinin yatay geçiş işlemlerinde usulsüzlük yapması, yalnızca bir etik sorunu değil, aynı zamanda bir hukuk ihlalidir. Böyle durumlarda, sadece öğrencinin değil, buna vesile olan herkesin de ciddi yaptırımlarla karşılaşması gerekir.

Diploma ve Liyakat Kavramı :

Bir üniversite diploması, yalnızca bir kâğıt parçası değildir; bilgiye, çabaya ve yeteneğe dayalı bir başarı belgesidir. Ancak bu anlamı lekeleyen her türlü usulsüzlük, diplomanın itibarını da yerle bir eder. Bu nedenle, liyakat ve şeffaflık ilkelerini ihlal eden durumlarda, üniversite diplomasının iptal edilmesi adaletin sağlanması adına önemli bir adımdır. Bununla birlikte, bu suça karışan tüm bireylerin hukuk önünde hesap vermesi şarttır. Aksi takdirde, bireylerin hak ettikleri başarılarla ilerlemek yerine torpilin gölgesinde kaybolması, sadece bireysel değil toplumsal bir kayıptır.

Şeffaflık ve Denetim Mekanizmaları :

Eğitimde adaletin sağlanması, yalnızca cezai işlemlerle mümkün değildir. Şeffaf ve etkin denetim mekanizmaları oluşturulmalı, yatay geçiş gibi hassas süreçler tamamen objektif ve hesap verebilir bir zemine oturtulmalıdır. Herhangi bir yetkilinin ya da yakınlarının bu süreci kötüye kullanma ihtimaline karşı, bağımsız gözlemcilerin yer aldığı denetimler yapılmalıdır.

Halkın Güveni ve Gelecek Nesiller :

Halkın eğitime ve eğitim kurumlarına olan güveni, bir ülkenin geleceği için hayati öneme sahiptir. Eğer bu güven zedelenirse, nesiller boyunca etkisini sürdürebilecek bir toplumsal çöküş yaşanabilir. Gençlerimizin, hak ettikleri eğitim fırsatlarını adil bir şekilde elde etmeleri, toplumun her bireyi için bir sorumluluktur. Bu sadece adaletin değil, aynı zamanda refahın ve ilerlemenin de gereğidir.

Sözlerime söz verirken, 
Eğitimde adalet, liyakat ve şeffaflık ilkelerini korumak için hepimize görev düşüyor. Usulsüzlüklere karşı sesimizi yükseltmek, bağımsız denetim mekanizmaları talep etmek ve geleceğin teminatı olan gençlerimizin hak ettikleri fırsatlara erişimini sağlamak bir zorunluluktur. Çünkü adalet yoksa ilerleme de yoktur; adalet yoksa güven de yoktur. Geleceğimizi teminat altına almak için şimdi harekete geçme zamanı…