Bir önceki yazımda fotoğraf ve video serüveninin belgeleme ve arşivleme özelliklerinden bahsetmiştim.

Şimdi fotoğraf ve videoyu birleştirip binaların hikayelerini bizimle paylaşan İbrahim Akgün ile güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Sevgili eşi Candan Durusöz Akgün’e de katkıları ve güzel sohbeti için çok teşekkür ederim. Keyifli okumalar…

Az

1.     İbrahim Bey, sizi daha yakından tanıyabilir miyiz? Fotoğrafa olan ilginiz nasıl başladı?

1972 doğumluyum. Eğitimim Turizm ve Otelcilik üzerineydi. Fotoğrafla ilgili herhangi bir eğitim almadım. Uzun süre, aldığım eğitim doğrultusunda kendi sektörümde çalıştım. 2010 yılından itibaren fotoğrafla ilgilenmeye başladım. Başlarda tamamen hobi olarak başlayan bu süreç, zamanla daha profesyonel bir hale geldi ve bugünkü seviyesine ulaştı. Şu anda, eşimle birlikte ortak yürüttüğümüz Yok Olmadan adlı YouTube kanalımda projeler yapıyorum.

2.     "Yok Olmadan" projesi nasıl ortaya çıktı? Eski binalara ve mekânlara duyduğunuz ilginin kaynağı nedir?

Aslında fotoğraf çekmeye ilk olarak elimdeki telefonla başladım. Başlangıçta sağda solda atılmış eşyalar, eskimiş ve unutulmuş malzemelerin yer aldığı bir fotoğraf serisine odaklandım. Sonrasında evleri çekmeye başladım. İlk etapta binaları dışarıdan fotoğraflıyordum. Bir süre sonra içlerini merak etmeye başladım ve iç mekanlarını görmek, fotoğraflarını çekmek istedim. Sonra binaların içine girip iç mekanları da fotoğraflayıp arşivlemeye başladım. Başlangıçta amacım, bu yerleri fotoğraflamak ve bir arşiv oluşturmaktı. Merakımı gidermek ve iç mekanları keşfetmek, benim için en öncelikli motivasyondu. Ancak bir süre sonra eşimle birlikte bu binaların geçmişini araştırmaya başladık. Oradaki hikayeleri öğrenip, varsa mimari detaylarını keşfederek videolar ve yazılar hazırlamaya başladık. Süreç bu şekilde ilerledi diyebilirim.

3.     Fotoğraf ve video, mekânsal ve toplumsal hafızanın korunmasında önemli araçlar. Sizce fotoğrafın belgeleyici gücü ve videonun anlatım gücü nasıl birbirini tamamlıyor?

İkisini de birlikte kullanıyorum. Fotoğrafla arşiv oluşturduğunuzda anlık bir görüntüyü yakalayarak o anı ölümsüzleştiriyorsunuz. Ancak video, daha uzun, geniş ve detaylı bir takip imkânı sunuyor. Çektiğimiz mekâna daha fazla zaman ayırmamızı sağlıyor. Video, belgesel ve doküman anlamında daha destekleyici oluyor diyebilirim. Fotoğrafa göre daha faydalı, ama şu da bir gerçek ki, birçok mekân için yazılı kaynaklar fazla olsa da günümüzde hala görsel arşiv anlamında ciddi bir eksiklik olduğunu düşünüyorum.

4.     Çekim yaparken eski binaların ruhunu ve tarihini en iyi şekilde yansıtabilmek için nasıl bir yöntem izliyorsunuz? Teknik olarak fotoğraf ve videonun kullanımında dikkat ettiğiniz noktalar nelerdir?

Öncelikle, Yok Olmadan serisi için bir mekân buluyoruz. Bazen de sohbet sırasında böyle bir bina olduğunu duyduğumuzda araştırıp çekim yapmaya karar veriyoruz. Binayı bulduktan sonra izin süreci başlıyor. İzinler alındıktan sonra, ciddi bir araştırma sürecine giriyoruz. Çünkü sadece 'ne güzel bir tarihi eser, ne güzel fotoğraf ve videolar çektik' demiyoruz. Tarihi geçmişini, dönemsel olayları, mimari yapısını, bu yapının etkilediği ve etkilendiği akımları derinlemesine araştırıyoruz. O döneme ve binaya ilişkin varsa basılmış kitapları alıp, okuyoruz. Ulaşabilirsek o konuyla ilgili tezleri de inceliyoruz. En ince detaya kadar inmeye çalışıyoruz.

Bizim için en önemli noktalardan biri de daha önce orada yaşayanlara veya onların torunlarına ulaşmak. Onları da bu sürece dahil etmek çok önemli. Eğer mümkünse, bina ile ilgili anlattıkları anıları ses kaydı olarak alıp, bunları çekimlerimizle birleştiriyoruz. Ne kadar çok malzeme ekleyip projeyi zenginleştirirsek bizim için o kadar iyi oluyor. Şu an farkında olmasam da oldukça kapsamlı bir arşiv oluşturuyorum.

Azx

5.     Bir binanın veya mekânın hikayesini anlatırken orada yaşayan insanlarla yaptığınız söyleşiler ne kadar etkili oluyor? İnsanların anılarına yer vermek, projelerinize nasıl bir derinlik katıyor?

Bu durum, bu sürecin en can alıcı noktası. Normalde çekimlerimizi insanlar altyazı veya seslendirme ile de izleyebilirler. Ancak, orada yaşamış, o mekânı deneyimlemiş ve anılar biriktirmiş birinin ağzından oranın hikayesini dinlemek, çok daha etkileyici oluyor. Daha geniş bir kitleye ulaşabiliyoruz. Belki çok sayıda kişiye ulaşmak öncelikli amacımız değil, ama etkileyiciliği kesinlikle artıyor. Ayrıca, binaların ruhunu en iyi anlatan, orada yaşayanların hatıralarıdır. Binalar, bu anılar sayesinde bir noktada değer kazanıyor. İnsanlar, bu hikayeleri ve gerçek yaşanmışlıkları daha çok seviyor. Çekim sırasında terk edilmiş bir koltuk ya da tozlanmış bir çerçeve etkileyici olabilir; fakat o objeyle ilgili anlatılan bir anı, hafızada çok daha kalıcı oluyor.

6.     Türkiye'de tarihi binaların ve mekânların belgeselleştirilmesi ve korunması konusundaki çabaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Çünkü siz de bir noktada mekanların belgeselini yapıyorsunuz.

Sonuçta ben de mekânı belgeliyorum ve teknik olarak belgesel niteliğinde bir iş yapıyorum diyebilirim. Bu konuda bir sponsorumuz yok; öncelikle bunu belirtmek isterim. Eşimle birlikte elimizden geldiğince ve imkanlarımız el verdiğince bu işi yürütüyoruz. Ne yazık ki ülkemizde bu yapıları korumanın ve arşivlemenin bir öncelik olduğunu düşünmüyorum. Ülkemizde her şeye ticari bir açıdan bakıyoruz. Bir yapı, ancak kamuoyu oluşturduysa koruma altına alınıyor ve bu sayede kurtarılmış oluyor. Genelde, 'minimum harcama yaparak maksimum kazancı nasıl elde ederiz' zihniyetiyle yaklaşılıyor. Ayrıca, siz de biliyorsunuz ki restorasyon projeleri ve uygulamaları oldukça uzun bir süreçtir. Bu süreçte bazen yapılar, beklerken daha fazla zarar görüp onarılmaz hale gelebiliyor. Bu yüzden, mekanların belgesel çekimlerinin yapılması ve korunması konusunda yeterli bir çaba olduğunu düşünmüyorum. Dediğim gibi, bir yapı ancak kamuoyu oluşturmuşsa ve sesini duyurabilmişse korunuyor. Genel olarak toplumumuzda böyle bir hassasiyet yok.

7.     Mekânların fotoğraf ve videolarla belgelendirilmesinin restorasyon projeleri ve mimari araştırmalar için nasıl bir kaynak niteliği taşıdığını düşünüyorsunuz? Bu alanda özellikle mimarlar için nasıl bir katkı sağladınız?

İlk başta bahsettiğim gibi, benim bir akademik altyapım yok. Ancak, bu soruya gelen geri dönüşlerle cevap verebilirim. Örneğin, çektiğim bir köşk hakkında tez hazırlayan bir öğretim görevlisi, benden yapı ile ilgili fotoğraf veya videoları talep edebiliyor. Ya da akademik anlamda çalışma yapan biri, yine bana ulaşıp konusuyla ilgili görselleri isteyebiliyor. Çünkü herkes her yapıya girip fotoğraf arşivi oluşturamıyor. Çektiğimiz fotoğraflar, videolar ve yapı hakkında anlatılan hikayeler, araştırma yapan mimarlara ciddi bir destek sağlıyor diye düşünüyorum. Yazılı metinlerden de eminim ki ciddi şekilde yararlananlar vardır. İlk başta söylediğim gibi, farkında olmadan önemli bir arşiv oluşturuyoruz. Çok fazla yazılı kaynak bulunsa da her bina için görsel arşiv mevcut değil. Var olanlar da genelde kısıtlı ve eski. Bu yüzden yaptığımız iş, geleceğe ciddi bir görsel bellek kazandırıyor.

Azxc

8.     Çekim yaptığınız mekanlarda sizi en çok etkileyen veya unutamadığınız bir anı paylaşabilir misiniz? En çok etkilendiğiniz yapı hangisiydi?

Burada sadece bir yapıdan bahsetmek zor, çünkü birkaç tanesi beni etkiledi. Mimari anlamda en çok etkilendiğim yerlerden biri, adadaki Rum Yetimhanesi oldu. Oradaki izin süreçleri oldukça zorlu geçti. Yapının büyüklüğü ve mimarisi beni çok etkiledi.

Hisar’daki Oduncu Başı Yalısı ise içerideki korunan eşya zenginliği açısından çok değerliydi. Antika parçalar ve eşyaların hala yerli yerinde olması baya etkileyiciydi.

Bir diğer etkileyici yer ise Çernobil. Terk edilmiş ve bırakılmış bir şehir olması, çok önemli bir lokasyondu. Bu, bina keşiflerinden oldukça farklı bir deneyimdi; dramatikti.

9.     Bu seriye Youtube kanalı üzerinden devam mı edeceksiniz yoksa gelecekte başka bir platforma geçme fikriniz var mı? Bu yaptığınız proje ile ilgili gelecek planınız nedir?

Bugüne kadar yaklaşık 100’e yakın mekân çekip belgeledik. İmkanlarım el verdikçe bu şekilde devam edeceğim ve YouTube üzerinden devam edeceğim. Çünkü herkesin ulaşabilmesini ve izleyebilmesini istiyorum. Bu işin PR çalışmasını yapan biri değilim ve öyle bir derdim de yok. Asıl amacım bu süreci yaşamak ve bundan zevk almak. Bu beni çok mutlu ediyor. Bir evi çekiminden kurgusuna kadar bitiriyorum ve hemen ardından ne yapsam, hangi mekânı çeksem heyecanı başlıyor. İleride bu yaptıklarımızı kitaplaştırmak gibi bir proje aklımızda var. Biraz daha biriktirdikten sonra bunu gerçekleştirebiliriz.

İBB, Taş Mektep açılışında bir sergi yapalım dedi. Bunun üzerine Yok Olmadan adında bir sergi düzenledik. İleride benzer sergiler de yapabiliriz.

Bu güzel röportaj için İbrahim Bey ve Candan Hanım'a çok teşekkür ederim. Yok Olmadan projesindeki çoğu belgesel tadındaki bina çekimlerini izledim. İnanılmaz hikayeler öğrenirken birçok binayı onlarla keşfettim. Mesleki anlamda, ciddi bir arşiv oluşturduklarını söyleyebilirim. Sizler de izleyip yararlanabilirsiniz.