Son yazımda İBB Miras ile Aydınlanan İstanbul’dan bahsetmiştim.

Aydınlatmanın bir mekân üzerindeki etkisi ile bağladığım yazımın devamında İBB Miras’ın çoğu projesinde yer alan ve aynı zamanda projelerine destek veren TEPTA Aydınlatmanın ortaklarından Tuncay Danacıoğlu ile mimarlık, aydınlatma ve mekân üzerine çok keyifli bir röportaj yaptık. Beni kırmadığı ve vakit ayırdığı için öncelikle çok teşekkür ederim. Keyifli okumalar.

Vb-2

1. Öncelikle hem sizi tanıyalım hem de aydınlatma sektörüne nasıl adım attığınızla ilgili biraz bilgilendirme ile başlayalım istiyorum.

Ben Tokat Turhal’da doğdum. Ama orada hiç yaşamadım diyebilirim. Çok küçük yaşlarda ailemle İstanbul’a göç ettik. Eğitim hayatımın tamamı İstanbul’da geçti. Evliyim, 2 çocuk babasıyım. Bir kızım ve bir oğlum var.

Gençlik yıllarımda tekstil ile ilgilendim. Hatta TEPTA 1991 senesine kadar bir tekstil firmasıydı. Aydınlatma sektörüne geçişimiz ise 1991 senesinin mayıs ayında tamamen tesadüfi şekilde oldu desem yeridir. Türkiye’de aydınlatmanın yeni yeni gelişmeye başladığı bir dönemdi. Vefat eden ortağımız Yusuf Bey’in iGuzzini ailesinden tanıdıkları var idi. Onların vasıtasıyla iGuzzini Türkiye Distribütörlüğü alındı ve böylelikle aydınlatma sektörüne 33 sene önce giriş yapmış olduk.

2. TEPTA’nın vizyonundan ve aydınlatma sektöründeki gelişiminden kısaca bahseder misiniz?

İlk soruda söylediğim gibi biz 1991 senesinde iGuzzini firmasının distribütörlüğünü alarak bu sektöre giriş yaptık. İlk birkaç sene iGuzzini firmasıyla devam ettikten sonra tasarımcıların ve mimarların ihtiyaçlarının artması ve akabinde fuarları ziyaret ettikçe diğer firmalara ulaşarak onlarında Türkiye’ye getirilmesinde öncü olduk. Bizi aslında sektör büyüttü demem daha doğru olacaktır. Size bu konuda şunu da aktarmak istiyorum: Biz bu işe başladığımız yıllarda henüz internet teknolojisi bu kadar gelişmemiş olduğu için her şey basılı şekilde büyük kataloglarla sunuluyordu. Hatta her yere giderken elimizde 20 kilogramlık büyük kataloglarla gider sunum yapardık. Tabi başlarda elimizde iGuzzini markasının exterior (dış mekan) ve interior (iç mekan) aydınlatma katalogları mevcuttu. Onlarla sunumlara gider ürünlerimizi anlatırdık. Gittiğimiz mimari gruplardan da sonraları şöyle talepler gelmeye başladı: ‘Bizim projemize şöyle ithal bir anahtar lazım’ ya da ‘benim projeme uyumlu bir anahtar priz  gördüm yurtdışında getirebilir miyiz?’  Hikayesi bizim aydınlatmadan sonra anahtar priz de getirmemize öncü oldu. Aslında sektörün ve tasarımcının ihtiyaçları, bizim yelpazemizi ve  vizyonumuzu genişletti. Yine bir mimari dostumuzla sohbet sırasında bir ünlü markanın aydınlatmasını bizim projemiz için getirir misiniz dediler ve 30 yıldır o markanın Türkiye temsilciliğini yapıyoruz. Bu gibi örnekler bizim ürün ve marka yelpazemizi genişleterek 39 markanın direk Türkiye distribütörlüğünü 60 markanın da proje bazlı tanıtımını ve satışını yapmamıza olanak sağladı. Tüm bunların yanında kendi ürünlerimizi ürettiğimiz fabrikamızda hızla büyüyerek hizmet vermeye devam ediyor. Üretimin başında kızım Tuğçe Danacıoğlu gerekli organizasyonları sağlayarak fabrikadaki işlerin yürütülmesini sağlıyor.

3. Kariyeriniz boyunca yer aldığınız büyük projelerden bazılarını bizimle paylaşır mısınız? Sizin için en anlamlı projeniz hangisiydi?

Çok eski bir şirket olduğumuz için size daha güncel ve akılda kalan işlerden bahsetmek istiyorum. Bunların birçoğunun belki şekli de değişmiş olabilir tabi ki.

İlk olarak Astana 2017 projesinden söz edeceğim.  Çok ciddi anlamda Sembol İnşaat ile birlikte büyük projeler gerçekleştirdik. Sembol İnşaat ekibi ile orada birçok projenin içinde yer aldık. Sonrasında Soçi Kış Olimpiyatlarında 7 otel, 1 alışveriş merkezi ve Vladimir Putin’in özel misafirhanesinin aydınlatmalarını yaptık. Türkiye’de ise Mardan Palace projesinin aydınlatmasını biz yaptık. Mardan döneminin en lüks projesiydi diyebilirim. Şimdilerde adı değişti. Yine Rixos grubu ile birçok proje tamamladık. Bir dönem Türkiye’de en çok alışveriş merkezi yapan aydınlatma firmasıydık. Bunlar yer aldığımız büyük ticari projelerden birazı idi. Ama son yıllarda yaptığım en anlamlı projem ise Yerebatan Sarnıcı idi. Yerebatan Sarnıcı benim çok keyifle yapmış olduğum işlerden biri oldu. Ama sorarsanız aklınıza başka geliyor mu, evet! Bağdat’ta Hz Hüseyin Cami projesi. Bu bitmemiş bir proje. Bir dostum vasıtası ile Abu Zeyd Bey ile tanıştırıldım. Abu Zeyd bey Bağdat bölgesinde yatırımlar yapan bir iş adamı. Bu işleri yaparken Hz. Hüseyin Cami'nin yöneticileri ile tanışmış. Onlar bazı taleplerde bulunmuşlar. Sonrasında biz davet edildik. Proje ekibimden bir arkadaşımla gittik. Toplantılar yaptık, onların isteklerini olacakları konuştuk. Çok eklemeli yapılardan oluşan bir projeydi. Geri dönünce bir bütçe hazırladık ve bu bütçenin karşılığı olarak bazı mekanların mock up ‘larını görmek istediler. Yine ekipten üç arkadaşımla birlikte malzemeleri hazırladık ve bunları Bağdat’a gönderdik. Yine o üç arkadaşımla birlikte biz de gittik. Mock up’ları hazırladık. Tam biz mock up’ları bitirip otelimize geçtik ve o gün bir cuma günüydü;  Hz Hüseyin Cami’nin yanında çok büyük bir patlama oldu. Biz oteldeydik herhangi bir zarara uğramadık ama o gece Bağdat’ı hızlı bir şekilde terk ettik. Sonrasında proje ile ilgilenmeye devam ettim ama oradan sponsorlar bulundu. Ürünlerin resimleri ve gerekli detaylarını zaten paylaşmıştık. Uzaktan bize ilettikleri ürün görsellerine ve detaylarına danışmanlık vererek projenin belli bir noktaya gelmesini sağladık. Son halini ama gidip görmedim. Bu projede, çalıştığım ve özendiğim anlamlı projelerimdendi.

4. İBB Miras projelerinde yer alma hikayeniz nasıl başladı?

İBB Miras ile çalışma fikri aslında var olan bir konuydu. Size nasıl başladığını anlatayım. Bir gün bir arkadaşımdan bir telefon geldi ve dedi ki, ‘Yerebatan Sarnıcı’nın aydınlatma projesiyle ilgilenir misin?’ Hikaye buradan başladı. Biz dedik ki olur ve proje müellifi ile bunu görüşmek gerekir önce. Çünkü müteahhit orada işin finansal boyutu ile ilgilenmiş oluyor. Asıl proje, müellifin kontrolündedir. Biz proje müellifi Doğu Kaptan ile hemen bir toplantı planladık ve Doğu Beyin Beyoğlu’ndaki ofisinde toplantımızı yaptık. Doğu bey projenin zaten bir aydınlatma tasarımcısının olduğunu ve onun istekleri doğrultusunda bir uygulama çalışması yapılması gerektiğini belirtti. Sonrasında Aydınlatma Tasarımcısı Adrian Caputo’nun da içerisinde olduğu bir toplantıda proje bize aktarıldı. Biz bu projeyle ilgili Doğu Kaptan bey ve İBB Miras ekibiyle bir den fazla demolar yaparak projeyi uygulanabilir hale getirdik. Bu süreç yaklaşık 1.5 sene sürdü. Kendi çocuğum gibi ilgilendiğim bir projeydi. Bizzat kendim her aşamasını her noktasını takip ettim hala da takip ediyorum. Tam işin sonuna geldiğimizde de bu projede bir otomasyon yapılması gerekiyordu ve İBB Miras ekibi bu aşamada bu işe bütçeleri olmadığını belirtti. Biz de bu aşamada proje müellifin istekleri doğrultusunda bitmesi gerekli diyerek otomasyon bölümüne tamamen sponsor olduk. Bizim için böyle bir organizasyonun içinde olmak çok kıymetliydi, tabi ki bizde elimizden gelen desteği vermek istedik. Devamında da İBB Miras ekibiyle çalışmaya devam ettik ve ediyoruz.

Gf

5. Bir aydınlatma projesi bir mimari projeyi nasıl etkiler?

Bir aydınlatma projesi bir mimari projeyi ya da tasarlanan mekânı bir mücevher gibi ortaya çıkartır ya da o projeyi yok eder, hiç kimsenin dikkatini çekmez hale getirir. Son yıllarda aydınlatma tasarımı daha da önem kazanmaya başladı. Bunun farkına varılıp özellikli projelerde aydınlatma danışmanlığı alınması gerekir. Bu işin uzmanları artık ülkemizde çoğaldı ve uluslararası işlerde yapmaya başladılar. Dünya çapında çalışan aydınlatma tasarımcılarımız ve danışmanlarımız var. Dolayısıyla aydınlatma ile bir eseri çok güzel ortaya çıkarabilirsiniz. Bir çekim merkezi de yapabilirsiniz. Bu yüzden aydınlatma projesi mimariyi etkileyen ana tasarım unsurlarından diyebiliriz. Aydınlatma seçimi de tabi ki bu durumda çok önemli bir etken oluyor.

6. Projelerde aydınlatma tasarımcısı ile nasıl çalışılmalı?

Mimarla aydınlatma tasarımcısının proje aşamasında koordineli olarak çalışması gerekmektedir. Türkiye’de bir aydınlatma tasarımcısı proje için seçilecekse bu işi mimarın seçmesi gerekiyor. Kiminle rahat çalışıyor ve hangi aydınlatma tasarımcısı mimarın projelerini doğru analiz edebiliyorsa mimar onunla çalışmalıdır. Maalesef ülkemizde bu durum bu şekilde ilerlemiyor. Bazı yatırımcı gruplar ya daha önce yaptıkları işlerden dolayı ya da bir tanışıklıktan dolayı kendi tanıdıkları aydınlatma tasarımcısı ile işi yapıp, mimari grubunda bu ekiple çalışmasını zorunlu kılıyorlar. Bu bence çok yanlış bir yöntem. Çünkü biz bir projeyi satın alırken mimari gruptan, aslında isteklerimizi söyleyip hayallerin mimarlar tarafından yapılmasını istiyoruz. Bir hayal satın alıyoruz. Bu hayalinde bizim, aydınlatma tasarımcısının ve mimarın ortak disiplini içerisinde detaylarıyla ortaya çıkması gerekir. Nasıl bir proje yapılırken elektrik alt yapı, mekanik alt yapı çok önemli diyoruz, o zaman aydınlatma ve aydınlatma tasarımcısı da çok önemli. Aydınlatmaya da aynı kıymetin verilmesi gerekiyor.

7. Aydınlatma ürünü tasarımını sadece aydınlatma tasarımcısı mı yapmalı yoksa mimarlarda projesi için ürün üretimi yapmalı mı?

Aydınlatma tasarımı dediğimiz aslında bir ürün tasarımı. Aydınlatma tasarımcılarının hepsi aydınlatma ürünü tasarlamıyor. Tasarlayan tasarımcılarda yeni yeni bir takım şirketlerle çalışmaya başladılar. Bunlar çevremizdeki arkadaşlarımız. Mimarın tasarım yaptığı durumlarda var. Bunun örnekleri Avrupa’da daha fazla. Örneğin Mimar Renzo Piano, iGuzzini ile bir çok armatür tasarlamıştır. Bu tasarımlara Renzo Piano nereden yola çıkarak başlıyor derseniz, Renzo Piano bir projesini çalışırken bir ürüne ihtiyaç duyuyor. O ürüne ihtiyaç duyduğunda öyle bir ürün bulamadığı için bir şirketle iş birliğine gidiyor ve o projesi için bir ürün geliştirmeye başlıyor. Görsel talepler mimari ekipten geliyor aslında ürünün tasarımı sürecinde, teknik tarafını ise çalıştığı şirketin tasarım mühendisleri, elektrik mühendisleri tamamlıyor. Ama ortaya Renzo Piano tasarımı bir aydınlatma ürünü çıkmış oluyor. Burada mimar tasarımı için bir model belirleyip görsel çıkartıyor ve ürünü tanımlıyor. Onun teknik ihtiyaçlarını da diğer disiplinler karşılıyor. Mimar projesi için bir ürün üretmiş ve kendi adını verdiği bir aydınlatmanın sahibi oluyor neticede.

8. İstanbul’daki tarihi mekanların aydınlatılmasında TEPTA olarak hangilerinde yer aldınız? Tarihi mekanlarda çalışmanın zorlukları nelerdir?

Size bu sorudan hemen sonra İstanbul 2010 Kültür Başkenti adaylığı içerisindeyken bir projeden bahsetmek istiyorum. İstanbul’daki 6 adet eser ile ilgili. Bu eserler Sultan Ahmet Cami, Ayasofya, Yeni Cami, Beyazıt Cami, Anadolu Hisarı ve Rumeli Hisarı projeleri. Bunlara yarışma açarak aydınlatma tasarımcılarından veya bu işe gönül vermiş insanlardan bu yapılar için aydınlatma tasarımları istendi. Biz sadece Sultan Ahmet Cami ile ilgili bir çalışma yapacağımızı bildirdik ama dediler ki madem Sultan Ahmet Cami için çalışma yapacaksınız Ayasofya ile aynı silüette onu da çalışın dediler. Biz Ayasofya ve Sultan Ahmet Cami için yarışmaya katıldık. Yarışmada birinciliği aldık. Aldıktan sonra süreç başladı. Süreç burada projenin Anıtlar Kurulu’ndan olumlu olarak geçmesi idi. Onlarca defa o dönemin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Aydınlatma Müdürü Muhammet Garip bey ile birlikte kurullara gidip, kurullarda projemizi anlattık. Sonunda noktası virgülüne dokundurtmadan projemiz kuruldan olumlu onay aldı. Sonrasında uygulanamadı. Bu proje için bütçe kalmamıştı. Kısacası demem o ki Türkiye’de tarihi yapılara dokunacaksınız işiniz çok zor. Kurullarda işlerin biraz hızlanması için daha fazla uzman daha fazla sanat tarihçisi daha fazla mesleki olarak yeterli kişilerin olması gerektiğini düşünüyorum. Son dönemdeki tarihi mekan projelerimiz ise İBB Miras ekibi ile yaptıklarım diyebilirim. Yerebatan Sarnıcı, Gülhane Sarnıcı, Feshane Artİstanbul projemiz bunlardan bazıları.

Hh-1

9. Son olarak sizin ve firmanızın gelecek hedefleri nelerdir?

Bizim TEPTA olarak yaklaşık 33 yıldır ithalat ağırlıklı yürüdüğümüz bu yolda, 2020 senesinde Tuğçe Danacıoğlu’nun kontrolünde olan ve aynı zamanda yönettiği bir üretim tarafımız yani fabrikamız var. Buradaki üretimlerimizle de kaliteli işler yaptık. Amerika’da Aman Otel, Moskova’da Bulgari Otel, İstanbul Çırağan Sarayı’nın yenilenmesi, Four Seasons Otelin bir takım aydınlatma elemanlarının yapılması gibi bir çok nitelikle işte kendi ürettiğimiz ürünlerle hizmet verdik. Bundan sonraki süreçte hedefimiz üretim tarafımızı daha da geliştirmek istiyoruz. Bu konuda bir yol haritası çiziyoruz. Ayrıca HAYALİMDEKİ IŞIK yarışması ile birlikte yeni bir markayla aydınlatma sektöründe yer almak istiyoruz. TEPTA çünkü  ithalatçı ve distribütör bir marka aynı zamanda üretici kimliğini yeni üstlendi. Bu yüzden LUVİAN markası ile aydınlatma sektöründe yer almak ve yarışma ile birlikte bu yarışmada seçilen, üretilebilir ve dereceye giren ürünlerle ilgili bir üretim yapıp bu markanın uluslararası platforma taşınması için gerekli çalışmaları yürüteceğiz. Çalışmalarımıza bu şekilde devam edip birlikte büyümeyi hedefliyoruz.

Öncelikle güzel sohbet ve detaylı anlatımı için Tuncay beye çok teşekkür ederim. Aydınlatmanın önemini hepimiz bilsek bile bazen tasarımcılar bu konuda aceleci olup hızlı karar verirken mekanların karanlık bazen fazla aydınlık bazen ışık renginde kaybolmasına sebebiyet verebiliyor. Evimizde bile sarı ışık ile beyaz ışık mobilyamızın rengini, duvarın rengini ya da evin enerjisini nasıl değiştiriyor… Hepimiz küçük dokunuşlarla bunları deneyip önce kendi mekanlarımızdaki doğru aydınlatmayı arıyoruz. Peki kamusal mekanlarda, müzelerde, parklarda ve bunlar gibi birçok alanda aydınlatmalar sizce doğru ve yerinde mi seçilmiş? Bulunduğunuz mekanlara artık biraz ışığın içinden bakıp tasarımın her noktada ne kadar önemli olduğuna kendiniz karar verebilirsiniz….