Kuzey Kutup Bölgesi’ndeki eriyen buzullar, dünyanın en zengin doğal kaynaklarını ve stratejik ticaret rotalarını açığa çıkarırken, Arktik Okyanusu büyük güçlerin yeni bir mücadele sahnesine dönüşüyor. Rusya, buzulların altından fark edilmeden hareket edebilecek nükleer denizaltılarıyla filosunu güçlendiriyor. 2022’de revize edilen Rus donanma doktrini, Arktik’i en yüksek stratejik öneme sahip bölgeler arasında sınıflandırdı.
Bölgedeki diğer aktörler de boş durmuyor. Çin ve ABD, buzulların eridiği alanlarda madencilik faaliyetleriyle değerli minerallere ulaşmaya çalışıyor. Grönland ise bu rekabetin merkezinde yer alıyor. Dünya yüzölçümünün en büyük adası olan Grönland, altın, lityum, titanyum gibi değerli elementlerin yanı sıra kömür, uranyum ve geniş petrol-gaz rezervleriyle dikkat çekiyor. Buzulların erimesiyle açığa çıkan kaynaklar, Çin ve ABD’nin enerji ve teknoloji sektörlerinde liderlik yarışını doğrudan etkiliyor.
Grönland ve Trump’ın Stratejik Planları
Trump, 2019’da Grönland’ı satın alma fikrini dile getirdiğinde bu öneri Danimarka tarafından reddedildi. Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, “Grönland halkı, dili ve kültürüyle gurur duyuyor. Bu ada satılık değil” ifadeleriyle yanıt verdi. Ancak Grönland, sadece ekonomik kaynaklarıyla değil, aynı zamanda stratejik konumuyla da dikkat çekiyor. ABD, Soğuk Savaş döneminde burada askeri üsler kurmuştu ve bu üsler hâlâ Amerika’nın kuzeyden gelebilecek tehditlere karşı savunma hattının önemli bir parçası.
Grönland’ın özerk statüsüne rağmen ekonomik olarak Danimarka’ya bağımlı olması, bağımsızlık tartışmalarını körüklüyor. Grönland Başbakanı Múte Bourup Egede, 2025 Nisan ayında yapılacak parlamento seçimleriyle birlikte bağımsızlık referandumunun da gündeme gelebileceğini belirtti.
Kuzey Kutbu’nda Çin ve Rusya Ortaklığı
Çin ve Rusya, buzulların erimesiyle birlikte Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan yeni bir ticaret rotası oluşturdu. 2024 yılında faaliyete geçen bu rota, Doğu Asya ile Avrupa arasındaki nakliyat mesafesini üçte bir oranında kısaltıyor. Çin ayrıca, Arktik politikası kapsamında ticaret rotaları oluşturma, doğal kaynakları çıkarma ve turizmi geliştirme gibi hedefler belirledi. Rusya ile birlikte oluşturulan bu “buzdan ipek yolu” projesi, bölgede Batı’ya karşı alternatif bir ekonomik güç merkezi yaratmayı amaçlıyor.
Trump ve Kanada İddiaları
Trump, Kanada’nın ABD’nin 51. eyaleti olması gerektiğini öne sürerken, iki ülke arasındaki ekonomik ve güvenlik ilişkilerine dikkat çekiyor. Kanada’dan ithal edilen süt ürünleri, kereste ve otomobillerin gümrük vergilerine tabi tutulması gerektiğini savunan Trump, bu tutumuyla Kanada Başbakanı Justin Trudeau’nun tepkisini çekti. Trudeau, Kanada’nın ABD ile birleşmesinin asla mümkün olmayacağını vurguladı.
Panama Kanalı ve Çin Meselesi
Trump’ın bir diğer tartışmalı açıklaması, Panama Kanalı üzerine oldu. 20. yüzyılın başlarında ABD kontrolünde olan bu kanal, 1999’da Panama’ya devredildi. Ancak Trump, kanalın Çin kontrolünde olduğunu iddia ederek, “Bu hediyemiz istismar edildi” dedi. Resmi veriler ise bu iddiaları yalanlıyor: Panama Kanalı’ndaki gemi trafiğinin %72’sini Amerikan kargo gemileri oluştururken, Çin’in payı %22 ile sınırlı. Bununla birlikte, Çin’in Panama’daki ekonomik yatırımları, bölgenin stratejik önemini artırıyor.
Yeni Düzende Stratejik Mücadele
Kuzey Kutup Bölgesi, küresel ısınmanın etkisiyle jeopolitik rekabetin merkezi haline geliyor. Rusya askeri üstünlük kurmaya çalışırken, Çin ekonomik yatırımlarıyla bölgede etkisini artırıyor. ABD ise stratejik müttefikleriyle iş birliği yaparak bu güçlere karşı bir denge sağlamaya çalışıyor. Ancak bu mücadele, dünya düzeninin geleceğini şekillendirecek yeni bir soğuk savaşın habercisi olabilir.
Kutuplarda eriyen buzullar, sadece küresel ısınmanın değil, büyük güçler arasındaki rekabetin de bir sembolü haline geldi. Grönland, Panama Kanalı ve Arktik Okyanusu’ndaki bu güç mücadelesi, dünyanın gelecekteki siyasi ve ekonomik dengelerini belirleyecek gibi görünüyor.
Bir Kitap: Gülün Adı / Umberto Eco
Ekonomist
Sinem ÖZKAN