TÜSİAD vs AK PARTİ

Yeni bir güne, yeni bir yazıyla merhaba! Yazdığımız her şey hakikat olsun diyelim ve söze başlayalım.

Abone Ol

Türkiye’de ekonomi yönetimi, farklı büyüme modelleri ve politik tercihler ekseninde şekilleniyor. Ancak son dönemde TÜSİAD ile hükümet arasındaki gerilim, ekonomi politikalarına dair bir tartışmanın ötesine geçmiş durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TÜSİAD’a yönelik "haddinizi bilin" çıkışı ve ardından başlatılan hukuki süreç, iş dünyası ile siyasi iktidar arasındaki ayrışmanın yeni bir boyuta ulaştığını gösteriyor.

Bu gerilim yeni değil, ancak neden tam da şimdi tırmandı?

Gerilimin Kökeni: 2013’ten Günümüze Ekonomi Politikaları

Son on yılda Türkiye’nin ekonomi yönetimi sık sık yön değiştirdi. 2013 sonrası düşük faiz ve yüksek büyümeye dayalı model uygulanırken, zamanla bu modelin kırılganlıkları ortaya çıktı. Bu süreçte hükümet ve TÜSİAD arasındaki gerilim dönemsel olarak tırmandı. Özellikle iki dönüm noktası dikkat çekiyor:

- 2019 Baharı: 2018’deki döviz krizine faiz artışıyla yanıt veren ekonomi yönetimi, bunun sonucunda durgunluk ve işsizlik sorunlarıyla karşılaştı. TÜSİAD reform çağrısı yaparken, hükümet büyük sermayeyi istihdam yaratmada yetersiz kalmakla suçladı.
  
- 2021 Sonbaharı: Hükümetin faiz indirimleri nedeniyle TL hızla değer kaybederken, TÜSİAD politikaların yanlış olduğunu savundu. Erdoğan ise büyük sermayeyi üretime destek vermemekle eleştirdi.

2023 seçimlerinden sonra Mehmet Şimşek’in ekonomi yönetiminin başına gelmesi, piyasalar için bir güven unsuru yarattı. Ancak faiz politikalarının sanayicileri ve ihracatçıları zorlaması, TÜSİAD’ı da ekonomi yönetimine karşı eleştirel bir pozisyona itti.

Şimşek Programının Sonu mu?

Başlangıçta TÜSİAD, Mehmet Şimşek’in ekonomi programını destekleyen en güçlü aktörlerden biriydi. Ancak süreç içinde iş dünyası da bu politikaların yükünü taşımakta zorlandı. Özellikle TL’nin değerlenmesi ihracatçıları zorladı, enflasyonla mücadelede alınan kararlar ise sanayiciler için maliyetleri artırdı. TÜSİAD Başkanı Orhan Turan’ın açıklamaları, iş dünyasının ekonomi yönetiminden duyduğu rahatsızlığı açıkça ortaya koydu.

Önceden TÜSİAD, TL’nin değer kaybettirilerek rekabetçi bir ekonomi oluşturulamayacağını savunurken, bugün ise enflasyonla mücadelede yükün yalnızca sanayicilerin sırtına yüklendiği eleştirisini yapıyor.

Erdoğan’ın Stratejisi Ne?

Hükümetin TÜSİAD’la yaşadığı gerilimi nasıl yöneteceği kritik bir soru. Kamuoyunda Şimşek’in ekonomi politikaları "patronların programı" olarak algılanıyordu. TÜSİAD’la yaşanan çatışma, Erdoğan’a bu algıyı kırma fırsatı sunabilir. Özellikle hayat pahalılığı ve düşük reel ücretler nedeniyle artan toplumsal tepkiyi dengelemek için hükümet, TÜSİAD ile arasına mesafe koyarak siyasi tabanını konsolide etmeye çalışabilir. Ancak yapısal ekonomik sorunlar çözülmeden devam ettiği sürece, TÜSİAD’la yaşanan bu gerilim kısa vadede siyasi fayda sağlasa da, uzun vadede ekonomik istikrarı daha da zorlaştırabilir.

TÜSİAD ve Hükümetler Arasındaki Tarihsel Polemikler

Türkiye’nin en büyük iş dünyası örgütü olan TÜSİAD, kurulduğu 1971 yılından bu yana çeşitli hükümetlerle gerilimler yaşadı. Ancak bu gerilimler genellikle ekonomi politikaları etrafında şekillendi.

- 1970’ler: Bülent Ecevit döneminde TÜSİAD, gazetelere ilan vererek hükümetin ekonomi politikalarını eleştirdi. Ecevit, TÜSİAD’ı darbe yanlısı olmakla suçladı.

- 1980’ler: Turgut Özal’ın neoliberal ekonomi politikaları TÜSİAD tarafından büyük ölçüde desteklendi. Ancak 1989 sonrası artan borçlanma ve enflasyon, TÜSİAD’ın ekonomi yönetimine mesafeli durmasına neden oldu.

- 1990’lar: Koalisyon hükümetleri döneminde TÜSİAD, bütçe açıkları ve kamu harcamalarına yönelik eleştirilerini sıklaştırdı. 2001 ekonomik krizinde ise hükümetin istifasını açıkça talep etti.

- 2002-2013: AK Parti’nin ilk yıllarında TÜSİAD, ekonomik istikrarı sağlayan reformları destekledi. Ancak 2013 sonrası, hükümetin büyüme modeli ile TÜSİAD’ın beklentileri arasında ciddi farklılıklar ortaya çıktı.

TÜSİAD: Muhalefetin Boşluğunu Dolduran Bir Güç mü?

Türkiye’de muhalefetin etkisiz olduğu dönemlerde, hükümete yönelik en sert eleştirilerin TÜSİAD gibi iş dünyasını temsil eden kuruluşlardan gelmesi dikkat çekiyor. Ancak TÜSİAD doğrudan siyasi bir aktör değil; iş dünyasının çıkarlarını korumayı amaçlayan bir yapı. Bu noktada asıl eleştirilmesi gereken, TÜSİAD’ın hükümete yönelik açıklamalar yapması değil, muhalefetin bu eleştirileri neden yeterince dile getiremediği sorusudur. Türkiye’de güçlü bir siyasi muhalefet olsaydı, TÜSİAD’ın bu kadar öne çıkmasına gerek kalır mıydı?

Ekonomi politikaları konusunda hükümete karşı ciddi bir baskı unsuru olamayan bir muhalefet, TÜSİAD gibi kuruluşların devreye girmesini kaçınılmaz hale getiriyor.

Sonuç: Ekonomi Yönetimi ve Siyasi Dinamikler

TÜSİAD ve AK Parti arasındaki gerilim, ekonomi politikalarının ötesinde bir siyasi mücadeleye dönüşmüş durumda. Hükümetin TÜSİAD’a karşı tavrı, ekonomik kriz koşullarında tabanını konsolide etme çabasının bir parçası olabilir. Ancak TÜSİAD’ın eleştirileri, Türkiye’de ekonomik modelin sürdürülebilirliği konusunda iş dünyasının bile artık endişeler taşıdığını gösteriyor.

Bu noktada en büyük soru şu: Muhalefet, ekonomi yönetimi konusundaki tartışmalarda nasıl bir pozisyon alacak? Eğer bu süreçte etkili bir ekonomi politikası oluşturamazsa, TÜSİAD gibi iş dünyası kuruluşlarının hükümetle çatışmaları gündemin merkezinde olmaya devam edecek.

Ekonomist
Sinem ÖZKAN

{ "vars": { "account": "G-BVBXRHTL2Y" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }