Düşüncenin özünde bir hakikat yoksa kurgulanan gelecek tasavvuru da hurafeden öteye geçemez. Fakat kimine göre hakikat kimine göre de hurafe kavramı tarih boyunca anlamını arayan temel tartışma konularından biri olmuştur. Bir dine inanan insanlar o dinin emirlerini hakikat olarak kabul edip gelecekle ilgili motivasyonlarını bu dinin emir ve yasaklarına göre yapabilirler. Bu güçlü inanca iman adı verilir. Fakat tahrif edilmiş dinlerin mensupları da son ve hak din olan İslamiyet’i kabul etmedikleri taktirde kendi muharref dinlerine göre gelecek tasavvurunda bulunmaya devam edebilirler. Yalnızca semavi dinler değil, Hindistan’da olduğu gibi iki binden fazla putun olduğu ve insanların farklı farklı tanrılara tapındığı Hinduizm’de de insanlar inandıkları doğrulara iman ederek motive olurlar. Bu motivasyon diğer inanç mensuplarını katletmeleri için de ayrı bir motivasyon kaynağı olabilir. Siyonizm gibi nesih edilmiş Yahudilik dininin ideoloji haline getirildiği toplumlarda da insanlara yüksek motivasyon sağlayan bir inanç sistemi mevcuttur. İdeolojiler de insanlara yüksek bir motivasyon kazandırabilir. Maoizm, Leninizim, Sosyalizm, Komünizm, Nasyonalizm gibi farklı ideolojiler müntesiplerini kanlı katiller haline getirmiştir. Irk temelli bir devlet kurmak isteyen nasyonalist düşünceye sahip olan zihniyet motivasyonunu bu kirli ideolojilerden almaktadır. Yüksek hasletleri ihtiva eden İslamiyet Müslümanlara zulümden ve tahripten müberra olan temiz ve ulvi bir fetih motivasyonu verir. Çünkü son ve hak din İslamiyet’tir.
Ortadoğu coğrafyasının tam ortasına paslı bir hançer gibi saplanmış olan Siyonist terör devletinin en büyük motivasyon kaynağı, seçilmiş üstün insanlar olarak kabul ettikleri kendilerine tanrı tarafından vaat edilmiş olduğu varsayılan arz-ı mev’ud inancıdır. Siyonist Yahudilere göre diğer insanlar ve özellikle Müslümanlar hayvan türü aşağılık yaratıklardır. Bu inanca göre Yahudiler Amanos dağlarının kuzey doğusuna ve neredeyse Anadolu’nun kuzeyine kadar olan toprakların kendilerinin olacağına iman etmektedirler. Bu iman Siyonistlere müthiş bir motivasyon ve özgüven vermektedir. Batıl ve hakikat olmayan bir inanca gösterilen batıl bir iman bir milleti bu kadar vahşileştirebiliyorsa, bu kadar çalıştırıp zengin edebiliyorsa hak dinin mensubu olan Müslümanlar şayet hak yolda layığı ile çalışamıyorlarsa hakikate ettikleri imanın gerçek bir iman olup olmadığını sorgulamak zorundadırlar.
1948’de kurulan bir terör devleti adım adım hedeflerine ulaşmaktadır. Son olarak ABD ile (BOP) Büyük Ortadoğu Projesi yalanına dünyayı inandırarak Ortadoğu’ya barış ve demokrasi getireceğiz diyerek bütün İslam coğrafyasını kan gölü haline getirdiler. Asya ve Ortadoğu’daki İslam ülkelerinin tarihi, medeniyeti, kültürü, aile bağları, sosyal dokusu, şehirleri, köyleri tamamen tahrip edildi. Bu tahribatın arkasından istikrarsızlaşan bölgede Hollywood senaryoları devreye sokuldu. Kurgusal olarak İŞİD-DAEŞ gibi terör örgütleri kurularak İslam adı karalanmaya çalışıldı. Kurulan bu sahte terör örgütleri ile mücadele edeceğiz diye PKK-YPG Marksist Leninist dinsiz terör örgütleri ile iş birliği yapılarak gölge ve sahte terör yapıları ile göstermelik bir mücadele başlamış gibi gösterildi. Bütün dünya bu tezgâha ve oyuna geldi. İslam ülkeleri liderlerinin pek çoğu maalesef bu kirli oyunu göremedi ya da bazıları çok sonra fark etti. İslam devletlerinin liderleri kandırıldı. Arap baharı adı altında İslam ülkelerinin yönetimleri değiştirildi. Değiştiremedikleri tek İslam ülkesi yönetimi Türkiye’dir. Nitekim 15 Temmuz hain darbe planının bu amaçla yapıldığı anlaşıldı ve milletimiz asil duruşuyla bu oyunu bozdu.
Türkiye’nin güneyinde Irak ve Suriye’de oluşturulan istikrarsız ortam kullanılarak sosyokültürel yapı bozuldu. Oluşturulan kaos ortamında vekil terör örgütleri bizzat ABD=(İsrail=Siyonizm) tarafından donatılıp eğitildi. Bugün Türkiye’nin güneyinde terör eylemleri yaptırılan ve özerk bir yapı haline getirilmeye çalışılan yapının adı Türkiye tarafından çok isabetli bir şekilde TERÖRİSTAN olarak tanımlandı. Bu yapı ile mücadele etme noktasında Türkiye’de iki görüş hâkim oldu. Birinci görüşe göre; ‘bu kadar güvenlik önlemi almaya ne gerek var, ABD ile anlaşalım, güneyimizdeki demokratik yapıyı tanıyalım ve rahat edelim’ denilmektedir. İkinci görüşe göre ise; ‘Türkiye’nin güneyinde kurulmak istenen TERÖRİSTAN Türkiye için bir beka meselesidir ve bu yapı her ne pahasına olursa olsun bozulmalıdır.
Aziz Türk milletlerinin asil evlatları; hangi siyasi görüşü savunursanız savunun fakat asla vatan haini olmayın. Vatanımızın güvenliği ve bayrağımızın hür bir şekilde dalgalanması için şehit olan askerlerimize ‘ölü’ diyen ve terör örgütünün ağzı ile konuşan siyasi yapılara bu milletin elbette verecek bir cevabı vardır. Türk milleti oyunu görmektedir ve bu kirli oyunu bozmaktadır. Önemli olan bu oyunları görmeyen sade vatandaşları uyandırmaktır. Bu uyanışın gerçekleşmesinin hızlanması için bu vatan evlatlarına, lider geçinen terör destekçilerinin sergilediği ilkesel kırılmaları göstermek son derece önemlidir. Türk milliyetçisiyim diyen bir kesimle Kürt milliyetçisi olan ve terörü alenen destekleyen bir siyasi yapının aynı hedefte birleşmesindeki yaman çelişki milletimize iyi anlatılmalıdır. “Atatürk milliyetçiyim” diyen ve “Mustafa Kemalin askerleriyiz” diyen bir kesime terör destekçileri tarafından “Mustafa Kemalin İtleri” diye galiz hakaretler edildiği halde bu siyasi yapıların terör destekçileri ile nasıl aynı çizgiye gelebildiği üzerine derin derin düşünmek gerekir. Marksist Leninist bir yapının ABD ile ne işi olabilir? Atatürk milliyetçisiyim diyenlerin Kürk ırkçısı olan dinsiz terör destekçileri ile ne işi olabilir?
Aleni bir şekilde anlaşılmaktadır ki oyun çok büyük. Vadedilen toprakları elde etmek için çalışan Siyonist İsrail sınırlarımıza kadar dayanmıştır. Sinsi amaçları ise, bu necip milletin imanını boğmaktır. Bu açgözlü sırtlan sürüsü şu hakikati asla unutmasın, bu aziz ve şerefli millet büyük bir İslam medeniyetinin parçası ve temsilcisidir. Güneyimizde ne ad ve unvanla olursa olsun bir “TERÖRİSTAN” adı altında Büyük İsrail Terör Devletinin kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz.
Türkiye’nin savunması Gazze’den, Libya’dan, Mısır’dan, Tunus’tan, Fas’tan, Azerbaycan’dan, Bosna Hersek’ten, Kosova’dan başlar. Türk milleti şanlı tarihine sahip çıkmaktadır. Gazze şehitleri ve gazilerinin şanlı mücadelesi bu milleti ve Dünya’yı diriltmiştir. Ayağa kalkacağız, tarihimize ve medeniyetimize sahip çıkacağız. Milletimize büyük hayaller kurduran ve güçlü motivasyon kaynağı olan ülkümüz, nizam-ı alem davasına geri döneceğiz. Fetih coşkusu ile ve mehterin neşe’si ile koşacağız ve şahlanacağız. Merhamet medeniyetimize sahip çıkacağız. Sapık ve sapkın ideolojilerin İslam coğrafyasını kan gölüne çevirmesine ve ülkemizi işgal etmesine izin vermeyeceğiz. Zihinlerimizi işgalden kurtaracağız. İman ile ve Kur’an ile dirileceğiz. Oyunları bozacağız ve bu coğrafya ’da oyun kurucu olacağız. Bu amaçla aile ortamında ve okullarımızda medeniyet değerlerimizi çocuklarımıza öğretmek mecburiyetindeyiz. Çocuklarımızın öz güven kazanması için onların hakikat olan dinimize inanmasını sağlamalıyız.
Netice-i kelam, sapık ve sapkın ve tahrif edilmiş en az 200 çeşit Tevrat’a iman eden Siyonistler kadar hak din olan İslamiyet’e ve tek ve yekta olan hak kitap Kur’an’a iman etmedikçe bu coğrafyada tutunmamızın imkânsız olduğunu anlamalıyız. Çünkü bu hakikati anlamadıkça tarih sahnesinde var olamayacağız. Batının kokuşmuş ideolojileri ile kalpleri ve zihinleri işgal edilmiş bir gençlik ile bu coğrafyada var olmamız imkansızdır.
Allah vatanımızı, milletimizi muhafaza etsin, bayrağımız daima dalgalansın, minarelerimizden ezan sesi susmasın. Allah kahraman Türk ordusunu ve askerimizi korusun. Kahraman şehitlerimizin ruhu şad olsun. Amin…
Dr. Nadir Çomak
Aile Danışmanı