SONBAHAR SANATTIR, DİĞERLERİ MEVSİMDİR

Yeni bir güne, yeni bir yazı ile merhaba. Yazdığımız her şey hakikat olsun diyelim ve söze başlayalım.

Abone Ol

Bugünkü yazımıza Türkiye ekonomisi ile başlıyoruz. Merkez Bankası'nın işi bu aralar zor. Neden mi? Çünkü önemli dönemlerde kredi bolluğuna alışanlar, krediler üzerindeki sınırlamaların esnetilmesini talep ediyorlar. Diğer yandan, durgun olan gayrimenkul ve otomotiv sektörü faiz indirimi için bastırıyor. İhracatçılar ise kurun baskılandığını düşündükleri için "Dolar 38-40 olsun" istiyorlar.

Bu durumda Merkez Bankası ne yapsın?

Yukarıdaki taleplerin karşılanması, zaten kötü giden enflasyon beklentilerini daha da zora sokar. Günün sonunda Merkez Bankası'nın nihai amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Enflasyonu kontrol altına almadan diğer makroekonomik göstergelerin iyiye gitmesi neredeyse imkansız. Birçok şeye Temmuz ayından bugüne kadar zam yapıldı: Elektrik, doğalgaz, otoyol ve köprü geçiş ücretleri artırıldı. Ama yine de derim ki, yıl sonuna daha çok zaman var. Yani enflasyon konusunda "sonbaharı" görmedik. Birçok içsel ve dışsal faktörü analiz etmek ve gözlemlemek gerekir.

Ölçemediğimizi değerlendiremeyiz.

Son zamanlarda fiyat değişimleri ve enflasyon artışları o kadar iç içe geçmiş durumda ki, fiyatların bir değer ölçme niteliği kayboldu. Ekonomik kriz dönemlerinde buna benzer durumlarla karşılaşmıştık. Durum böyle olunca, karşılaştırma yapabilmek, neyin pahalı neyin ucuz olduğunu belirleyebilmek zorlaşıyor.

Diğer yandan, 2024 yılının ilk 6 ayında konkordato ilan eden şirket sayısı 1500'ün üzerinde. Evet, rakam büyük; tablo maalesef böyle. Ancak bu beklenen bir durum. Çünkü hem büyümeyi artırmak, hem düşük işsizlik sağlamak, hem de enflasyonu aynı anda düşürmek imkansız. Çözüm, olumsuz beklentilerin olumlu yönde düzeltilmesi ve yerli ve yabancı yatırımların teşvik edilmesidir.

Küresel çapta patlak veren COVID-19'un getirdiği ekonomik krizler, Türkiye ekonomisini de derinden sarsmıştı. Hala pandeminin oluşturduğu ekonomik bunalımı üzerimizden atamamışken, ikinci defa küresel çapta bir hastalık meydana geldi.

Acaba ikinci bir pandemiye mi sürükleniyoruz?

Maymun Çiçeği Vakaları Artıyor: Yetkililerden Yeni Önlemler

Son dönemde dünya genelinde artan maymun çiçeği vakaları, halk sağlığı yetkililerini alarma geçirdi. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada, salgının kontrol altına alınması için acil önlemler alınması gerektiğini belirtti. Türkiye de dahil olmak üzere birçok ülke, hastalığın yayılmasını engellemek amacıyla çeşitli tedbirler uygulamaya başladı.

Tabiri caizse, küresel çapta ikinci bir koronavirüs vakası. Amaç zaten belli: Dünyanın nüfusunu azaltmak. Savaşı ateşli silahlardan çıkarıp biyolojik silahlara yönlendirdiler. Bir yandan küresel çapta savaşlar olurken, bir yandan da biyolojik savaş halini yaşıyoruz. Yetmedi, ekonomik sıkıntılarımıza bir yenisi daha eklenmek isteniyor. Küresel sermaye yine el değiştiriyor. Birileri düğmeye çoktan bastı, ama biz sadece oturup izlemekle yetiniyoruz.

Türkiye'nin ne yeni bir kapanmayı ne de tekrar bir ekonomik krize sürüklenmeyi kaldıracak durumu kalmadı.

Bir film: Truth and Justice (Hakikat ve Adalet)

Cemal Süreya

Ekonomist
Sinem ÖZKAN

{ "vars": { "account": "G-BVBXRHTL2Y" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }