Savunma Sanayimiz

Güçlü savunma Sanayi zoru bozar. Yani, zor oyunu bozar...

Abone Ol

Günümüz terminolojisinde üç çeşit güçten bahsedilir. Siyasi güç, ekonomik güç ve askeri güç... Her Üç terim de birbirini tamamlayan terimlerdir... Biz bugün askeri gücü tamamlayan savunma sanayinden bahsedeceğiz. Osmanlı İmparatorluğu bütün güçleriyle ve varlıklarıyla süper güç olduğu, 16 ve 17 yüzyılda kendi silahını üreten, Avrupa'ya, Orta Doğu’ya, Afrika'ya diz çökerten büyük bir devletti. Ancak sanayi devriminin başladığı 18 ve 19 yüzyılda Osmanlı'nın silah teknolojisi ve askeri gücü Avrupa'nın gerisinde kalınca bu üç kıtaya hükmeden Osmanlı 20. Yüzyılın başlarında Anadolu'ya kadar geri çekilmek zorunda kalmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşı sonrası dediği en önemli söz, “Askeri zaferleri ekonomik zaferlerle birleştirmedikçe hiçbir ülke bağımsız kalamaz” demiştir. Bu nedenle iyi bir askeri güce sahibi olabilmek için mutlak suretle kalkınmış güçlü bir ekonomiye ihtiyaç bulunmaktadır. Ancak bunun yanında ekonomik güçten aldığı destekle yetişmiş bilim adamı ve beyinlerle teknolojik Işığında yerli ve milli olarak belirtilen güçlü bir savunma sanayisine sahip olmak, tam bağımsızlığının en temel olmazsa olmazıdır... Bu düşünceyle Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşı sonrası Cumhuriyet’in ilanıyla beraber güçlü bir savunma sanayinin olabilmesi için Makine Kimya Enstitüsü ile başlayan daha sonra Ankara, Eskişehir, Kayseri gibi illerimizde kurduğu silah ve uçak fabrikaları ile  büyük hamleler yapılmıştır. Ne yazık ki ikinci Dünya Savaşı sonrası Türkiye’nin NATO’ya girmesiyle beraber Amerika Birleşik Devletleri Marshall yardımı sonrası Türkiye’de üretilen başta uçak sanayi olmak üzere şartlı veya şartsız birçok silah  üretimini durdurulmuş, tüm savunma ihtiyaçlarının yurtdışından temin edilme yoluna gidilerek savunma ihtiyaçlarının tamamıyla yurtdışına bağımlı hale getirmiştir.

Kıbrıs’ta meydana gelen olaylar nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri Kıbrıs’a çıkartma planı hazırlanmış olsa da askeri çıkartma gemilerinin ve silahları helikopterlerin olmaması nedeniyle 1960 da ki bu askeri operasyon planı askıya alınmıştı. 1974 ‘de  yapılan Kıbrıs çıkartması sonrası Türkiye Cumhuriyeti devleti acil olarak savunma sanayinin kurulması yönünde hamleler yapılmıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye’ye silah ambargo koymasıyla beraber Aselsan’ın kurulmasını zorunlu hale getirmiş olup bağlı olarak da bir çok savunma şirketini faaliyete geçirerek günümüze kadar mevcut ihtiyacın yüzde seksenini yerli ve milli üreterek Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yurt dışına bağımlı olmaktan kurtarmıştır. 1986 Turgut Özal Hükümetleriyle başlayan uçak sanayi, montaj da olsa bile Türkiye’de F-16 uçaklarının üretimini gerçekleştirerek bu konuda uzman beyinlerin yetişmesine, bugünkü uçak sanayinin oluşmasına öncülük etmiştir.

Özellikle 2000 Yılı sonrası Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı dönemlerinde Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde Savunma Sanayimiz çağ atlayarak Kamu ve Özel sektörde yüzlerce savunma sanayi şirketlerinin kurulmasını sağlamıştır. Beş milyar dolara yaklaşan yıllık savunma sanayi ihracatı ve yüzde seksene yakın yerli ve milli üretim Türkiye Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri’ni bölgenin en güçlü ordusu haline getirmiştir. Savaşların ve savaş oyunlarının eksik olmadığı bölgemizde daha da fazla güçlü Silahlı Kuvvetleri’ne ihtiyaç vardır. Coğrafya Kaderdir ve Türkiye’nin jeopolitik ve stratejik öneminin çok iyi algılanması gerektirmektedir.

{ "vars": { "account": "G-BVBXRHTL2Y" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }