Bir basın mensubunun, "Bu süreçten sonra acaba evde de bir tartışma yaşanmış olup bir kazaya sebebiyet vermiş olabilir mi oğlunuz Poyraz?" şeklindeki sorusuna, "Ben bunu nereden bilebilirim? Şu anki sağlık durumunu da bilmiyorum ki. Niye kaçırıyorlar? Hangi cüretle, Nilüfer kim? Ben aşağılamak için söylemiyorum. Ünlü bir sanatçı biliyoruz. Ama bu olayda Nilüfer kim? Ayşe Nazlı kim hiçbir yasal bağlantısı yok. Bu çocuk kaçırmadır ve kanun karşısında hesap verecekler" dedi.
Ünlü sunucu Reha Muhtar, evinin merdivenlerinden düşmesi sonucunda hastaneye kaldırılmış ve entübe edilmişti. Muhtar'ın eski eşi Deniz Uğur'un Avukatı Feyza Altun, Uğur'un 15 yaşındaki oğluna ulaşamadığına ve çocuğun Uğur'la görüştürülmediğine yönelik iddialarda bulunmuştu. Altun, çocuğun şarkıcı Nilüfer ve kızı Ayşe Nazlı Yumlu tarafından alıkonulduğunu ileri sürerek suç duyurusunda bulunulduğunu açıklamıştı. Deniz Uğur, bugün yaşananlarla ilgili Beyoğlu'nda basın toplantısı düzenledi. Olay sonrasında yaşadıklarını anlatan Deniz Uğur, avukatı Feyza Altun'a haber gönderilerek "Alabiliyorsanız, alın" mesajı iletildiğini, polisin de oğluna henüz ulaşamadığını ve Nilüfer ve Ayşe Nazlı Yumlu ile iletişim kurma çabalarının karşılıksız kaldığını iddia etti. Uğur, Nilüfer ve kızı Ayşe Nazlı Yumlu hakkında 'Çocuk kaçırma' iddiasıyla suç duyurusunda bulunduklarını belirtti.
"TELEFONUNA ULAŞMAYA ÇALIŞTIM AÇAN OLMADI"
Olayın yaşandığı sabah basın mensubu bir arkadaşı sayesinde olaydan haberi olduğunu belirten Uğur, "Reha Muhtar'ın telefonuna ulaşmaya çalıştım açan olmadı. Hastaneye ulaşmaya çalıştım, size bilgi veremeyiz dediler. Oğlumun telefonuna ulaşmaya çalıştım. Oğlumun telefonunda ben engelliyim. Ben bunu daha önce de zaten dile getirmiştim. Kamuoyu bunu biliyor, ben çocuklarıma babalarında oldukları zarfında o günlerde zaten telefonla ulaşmam yasaktı. Dolayısıyla oğluma ulaşmak mümkün olmadı yine. Ardından, benden önce arkadaşım Seren Serengil hastaneye ulaştı. Ben o sırada 112'yi aradım. Dedim ki 'Çocuğumun nerede olduğunu bilmiyorum. Hastaneden bilgi alamıyorum. Babası yoğun bakımda olduğu için benim yanımda olması gerekir. Çünkü çocukla ilgilenebilecek durumda değilken annesi olarak bana teslim edilmesi gerekir. Nerede olduğunu bilmiyorum. Sabahtan beri bilgi alamıyorum dedim. Polisler babasının evine gittiler. Oradan kapıyı açan olmadı. Evde olmadıklarını söylediler. Yanında Ayşe Nazlı Yumlu'nun oğlumun yanında bulunduğunu, ben hastaneye gitmeden önce Seren Serengil benden daha yakındı, ondan öğrendim. 'Poyraz burada' dedi Serengil bana, yanında Ayşe Nazlı var dedi" şeklinde konuştu.
"YARIN ÖBÜR GÜN TABURCU OLABİLECEK VAZİYETTE OLMADIĞINI ANLADIM"
Uğur, "Ayşe Nazlı'nın bende eski bir numarası vardı. Aradım, o numara kullanılmıyormuş. Derhal hastaneye gittim. Yönetimle konuştum neredeler dedim. Çocuğum nerede dedim. Babasının durumunu sordum. Kaç gün hastanede kalacak? Müşahede altında kalacak dedim. Hastane yönetimi bana şu şekilde bilgi verdi. 'Ne olacağını söylememiz şu durumda mümkün değil herhangi bir tahminde bulunmamız' dendi. Yani bundan anladım ki hani yarın, öbür gün taburcu olabilecek bir vaziyette değil, entübe edilmiş durumda. O zaman doğal olarak çocuğum da kaza yanında, anında yanındaymış düştüğü zaman. Ambulansı zaten o çağırmış, o komşulardan yardım istemiş ve çağırmış. Dolayısıyla çocuğumun da bir psikolojik desteğe ihtiyacı olması gerekiyor o anda. Dedim ki, hemen bir psikolog çağırın, çocuğumu göreyim. Hastaneden ayrıldığını söylediler" ifadelerini kullandı.
"MENAJERİNE ULAŞTIK, BİZE TELEFONLARINI VERMEDİKLERİ GİBİ ULAŞAMADIKLARINI SÖYLEDİLER"
Uğur, "Reşit olmayan bir çocuk kiminle ayrıldı dedim? Babası entübe edilmiş durumdayken sorumluluk yasal olarak o anda tamamen bende olduğu halde, tek başına zaten oğlum hayatta tek başına hiçbir yere ayrılmaz, gitmez. Ayşe Nazlı'yla birlikte hastaneden ayrıldığını söylediler. Ben oğlumu hastanede bulamadım. Araya birilerini soktuk. Seren Serengil de bana yardımcı oldu. O sırada Feyza Hanım'ın birlikte çalıştığı avukatlardan biri de yanındaydı. Nilüfer Hanım'ın menajerine ulaştım, telefonunu istedik. Ayşe Nazlı'nın telefonunu istedik. Oğlumun benim yanıma getirilmesi gerektiğini söyledik. Bize telefonlarını vermedikleri gibi onlara da ulaşamadıklarını söylediler. Ben buna kesinlikle inanmıyorum. Çok saçma, ardından avukatım da bir yandan ulaşmaya çalışıyordu. Polis de ulaşmaya çalışıyordu" diye konuştu.
"ÇOCUĞUMUN NEREDE OLDUĞUNU KİMSE ÖĞRENEMEDİ"
Uğur, "Ben hastaneden çıkıp hemen işlemleri başlatmak ve çocuk kaçırma suçundan şikayetçi olmak üzere karakola gittim. Sarıyer İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne gittim. Polisler de Nilüfer Hanım'ın evine gittiler. Çünkü Ayşe Nazlı reşit fakat onunla yaşıyormuş. Orada da kimseyi bulamadılar. Reha Bey'in evine tekrar gittiler. Orada da kimseyi bulamadılar. Çocuğumun nerede olduğunu hiç kimse öğrenemedi" Şeklinde konuştu.
"POLİS TELEFONLA ULAŞMAYA ÇALIŞTI, TELEFONLARI AÇILMADI ONLAR TARAFINDAN"
Uğur, "Polis telefonla ulaşmaya çalıştı, telefonları açılmadı onlar tarafından. Ben şok geçirdim. Neye üzüleceğime şaşırmış durumdayım. Ben, ne yapacağımı bilmiyorum şu anda. 24 saatten fazladır çocuğuma ulaşmaya çalışıyorum. Çocuğum benimle konuşturulmuyor. Yanında çocuğum hakkında hiçbir yetkisi olmayan insanlarla nerede olduğunu bile bilmiyorum" diye konuştu.
"OLAYIN MAGAZİN TARAFI YOK, BU ADLİ OLAY, BU ÇOCUK KAÇIRMADIR"
Uğur, "Bakın bu öyle bir olay ki, bunun asla magazin tarafı falan yok. Bu adli olay arkadaşlar, bu çocuk kaçırmadır. Zaten haklarında suç duyurusunda bulunuldu. Reha Bey'in avukatı kendisi konuşamayacak durumdayken, adamcağız komada mıdır nedir, detaylarını da bilmiyorum. Avukatı kendi kendine çıkıp, Deniz Hanım ayıp ediyor çocuk kaçırılmadı ablasının yanındadır falan diyor. Bu açıklamayı yapmaya kanunen hiçbir yetkisi yok. Kimsenin bu konuda 15 yaşında çocuğun kimin yanında kalacağına karar verme yetkisi yok. Devlet haricinde hastanenin bile zan altında kalması söz konusu. Çünkü, daha o insan ambulansla hastaneye kaldırıldığı anda 15 yaşındaki çocuğun annesini veya kolluk kuvvetlerini arayıp derhal teslim etmeleri gerekir" diye konuştu.
"OĞLUMUN SİNİR KRİZİ GEÇİRDİĞİNİ SÖYLÜYORLAR"
Uğur, "Benim oğluma psikolojik destek vermem lazım, diyelim ki çocuk psikolojik bir sorun yaşıyor annemi görmek istemiyorum diyor. Hiç fark etmez, çocuğa kızılmaz. Çocuk her türlü ruh hali içinde olabilir. O zaman çocuğu devletin psikologlarının, devletin himaye etmesi gerekiyor. Bizimle temas kuran insanlar oldu. Kazanın olduğu gecenin daha erken saatlerinde, o akşam Reha Bey'in oğlumla birlikte bir restoranda olduğunu çok yüksek miktarda alkol tükettiğini, kendinde olmayan bir şekilde yere kapaklandığını söylediler. Hala arabayı kendisinin kullanmak istediğini, oğlumun orada sinir krizi geçirdiğini, yalvardığını, baba ne olur yapma arabayı sen kullanma dediğini bunu görgü tanıkları söylüyorlar. Bize de şahitlik edecekler. Bu herkesin gözünün önünde olmuş bir şey. Ardından da zorla çocuk arabaya bindirilmiş ve gidilmiş. Şimdi bu insan beyin kanaması geçirdiyse, yolda da geçirebilirdi. Arabayı kullanırken de geçirebilirdi ya da alkollü olduğu için de kaza yapabilirdi. Benim oğlum bugün hayatta olmayabilirdi. Bana kim bunların hesabını verecek" şeklinde konuştu.
"BU İNSANIN BİR TANE Mİ YAKINI YOK? NASIL TEDAVİ ETTİRMİYORSUNUZ?"
Uğur, "Ben iki seneden fazla zamandır bu insanın; Reha Muhtar'ın sağlığı yerinde değil. Bu insanın yardıma ihtiyacı var. Tıbbi müdahaleye ihtiyacı var diyorum. Bu insanın kendine de zarar vermesi söz konusu olabilir. Çocuğum yanında güvende olmayabilir. Bu insan, intihar eğilimli de olabilir. Alkol kullandığı için kaza da yapabilir ki, kaza yapmışlığı da var. Bunlar da kayıt altında olan gerçekler. Bu insana el uzatmanız gerekir. Bu insanın hiçbir tane mi yakını yok? Ben ulaşamıyorum. Bana karşı bir düşmanlık besliyor. Bir paranoyası var. Tamam, rahatsızdır olabilir. Bu insanın bir tane mi yakını yok? Nasıl elinden tutup doktora götürmüyor, tedavi ettirmiyorsunuz. Yarın bir gün bir şey olsa kim sorumlu olacak diye bas bas bağırıyorum iki yılı aşkın zamandır, buyurun şimdi olan şey ortada, söylediğim şey oldu. Aile mahkemesine ben bunları yazılı olarak da verdim. Sosyal medyada duyurmaya çalıştım. Bütün mercilere, bütün kamuoyuna, herkese elimden geleni ardıma koymadım. Hukuki olarak her şeyi yaptık, suç duyurusunda da bulunduk, çocuk kaçırmadan dolayı. Yargılanacaklar, bunu bütün hukukçular söylüyor" ifadelerini kullandı.
"MUHTAR'IN ÖNCEDEN İÇKİ ALINCA SALDIRGANLAŞTIĞINI ANLATMIŞTI"
Bir basın mensubunun, "Bu süreçten sonra acaba evde de bir tartışma yaşanmış olup bir kazaya sebebiyet vermiş olabilir mi oğlunuz Poyraz?ö sorusunu yanıtlayan Uğur, "Ben bunu nereden bilebilirim? Şu anki sağlık durumunu da bilmiyorum ki. Niye kaçırıyorlar? Daha önceden Seren Serengil'in de bizim davamızda şahitlik ederken söylediği gibi, Reha Muhtar'ın içkiyi fazlaca aldığı zaman saldırganlaştığını ve çocuğun üstüne yürüdüğünü Seren gördüğünü anlatmıştı mahkemede, anlatabiliyor muyum? Her şey olabilir. Ama, her neyse burada korunması gereken tek kişi var. Zaten bir tanesi için doktorlar elinden geleni yapıyor. Onun dışında yapabileceğiniz bir şey yok. Ama, çocuğun koruma altına alınması gerekiyor. Hem fiziksel olarak hem psikolojik olarak hem hukuksal olarak. Hangi cüretle, Nilüfer kim? Ben aşağılamak için söylemiyorum. Ünlü bir sanatçı biliyoruz. Ama bu olayda Nilüfer kim? Ayşe Nazlı kim hiçbir yasal bağlantısı yok. Bu çocuk kaçırmadır ve kanun karşısında hesap verecekler" dedi.