Emperyalizme karşı zaferler kazanan, istilacı düşman ordularını perişan eden, yoktan bir vatan elde eden ve özgür bir devlet kuran Türklerin bayramı.
Cumhuriyet, adından da anlaşılacağı gibi cumhurdur, cumhurun malıdır. Onun öz be öz gözbebeğidir. Bugün varsak, kurum ve kuruluşlarımızla çevremizde bir güç isek bunu, cumhuriyete ve onun bizlere sağladığı olanaklara borçluyuz.
Bunu kimse göz ardı etmesin.
Cumhuriyet sayesinde Türkiye Cumhuriyeti milletinin her bir bireyi, şartları ve imkanı elveriyorsa, milletvekili, bakan ve hatta cumhurbaşkanı olma hakkına sahiptir. Cumhuriyet sayesinde Türk insanı okur-yazar oldu, hurafelerden, tekke ve zaviyelerin sapkınlıklarından kurtarıldı. Kula kul, şeyhe ya da dervişe köle olmaktan kurtuldu. Ama ısrarla ben kul-köle olacağım diyen varsa da Allah yolunu açık etsin.
Unutkanlık, İnsanlar ve milletler için en büyük hastalıktır…
Eğer unutursanız yaşadığınız felaketleri tekrar yaşar, yaptığınız hataları yine yaparsınız.
Çünkü tarih her zaman tekerrür eder…
Neyi ne için kutladığımızı veya hangi felaketi ne için ve neden dolayı yaşadığımızı unutursak tarih mutlaka tekerrür eder.
Maalesef tekerrür ederken de canlar alır.
Tarih boyunca hiçbir millete reva görülmeyen katliamlar, sürgünler ve soykırım Türk Milleti’ne reva görüldü.
Daha yakın bir tarihe, gelelim. 17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi’nde resmi kayıtlara göre 17.500 canımızı yitirdik. Yine 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli büyük depremde ise tam 55 bin insanımızı kaybettik, 10 ilimiz ağır yaralar aldı.
Bunlar resmi rakamlar, gayri resmî kayıpları ise yalnızca Allah ve Devlet biliyor.
Peki tarih boyunca bunca katliama ve yakın tarihimizdeki bunca kayba rağmen, bizim için herhangi bir programını erteleyen veya iptal eden bir devlet oldu mu ?
Ne yazık ki, hayır!
Sizce bugün için Gazze’de yaşanan katliamlar ve soykırıma varan vahşet, sadece Gazze’de mi yaşandı veya yaşanıyor ?
Ya da böyle bir vahşeti sadece Gazze’liler mi yaşadı?
Tabiki hayır !!
Tarihe devam edecek olursak, 100 yıl öncesinde Ortadoğu, Anadolu ve Balkanlarda tarihin en büyük katliamlarına maruz kalan millet, ne yazık ki Türk Milleti’ydi…
Osmanlı’nın son dönemlerinde başlayan Türk soykırımı, İstiklal Savaşı’mızın başarıyla sonuçlandırılarak Cumhuriyetle taçlandırılmasına kadar devam etmiştir.
Mesela 93 harbinde Rusların yaptıkları !!
Rusların Balkanlarda izledikleri siyaset, kurulacak bağımsız Bulgaristan’a yer açmak için “nüfus imha” yoluyla tam bir “arazi temizliği” stratejisi değil miydi ?
Bu strateji ise kusursuz bir şekilde uygulandı.
Askeri bir hedef olmadığı halde, Türk şehirleri ve köyleri Rus birlikleri tarafından bombalandı, yakıldı. Ardından Rus Kazak birlikleri ve Panislavist gönüllüler halka saldırdı.
Erkekler katledildi, köylerden silahlar toplandı ve Bulgar çetelerine verilmişti.
Bundan sonra da Bulgar çeteleri, silahsız Türk köylerine saldırdılar…
Rus askerleri ve Rus Kazaklarından geriye kalanları da onlar talan etmişlerdi.
Tecavüz ve kıyımlardan kurtulabilmek için yalınayak ve başıkabak vaziyette Anadolu’ya doğru yollara düşen Türkler ise yollarda ziyan oldular.
Plevne’de, Rusçuk’ta, Varna’da, Silistre’de, Tırnova’da, Burgaz’da, Filibe’de, Harmanlı’da ve daha birçok yerde büyük katliamlar yaşandı.
Göç yolları sürekli kana bulandı.
Sadece Harmanlı’da hepsi kadın, çocuk ve yaşlı olmak üzere 60.000 Türk bir günde katledilmişti.
Önemli olan kısmı ise, Harmanlı Katliamı sırasında, ateşkes ilan edilmiş ve savaş fiilen bitmişti güya…
Harmanlı üzerinden Edirne’ye doğru kaçmakta olan kafileye saldırılması sonucu “Anneler belki yüzerek kurtuluruz diye çaresizce Harmanlı Irmağı’nın azgın sularına kucaklarındaki çocuklarla atlamışlardı.
İngiliz Konsolosluk görevlileri Harmanlı Irmağı’nda iki bin tane cansız çocuk bedeni sayabildiler.
Daha fazlasını saymaya onların bile gücü yetmemişti.
1877-1878 kışında sadece Rodop Dağları’nda on binlerce insanımız soğuktan donarak ölmüştü !
Yabancı kaynaklara göre,
Bulgaristan’a dönüştürülen Osmanlı’nın Tuna Vilayeti ve Şark-i Rumeli’de yaşayan Türk Müslüman nüfusunun en az %17’si bu katliamlarda öldürüldü mesala…
Yani 260.000’den fazla insanımız katledilirken bir milyona yakın insanımız da yerlerinden sürülmüştü !
Camilerimiz yok edildi veya ahırlara dönüştürüldü, evlerimiz, dükkânlarımız yağmalandı ve hatta nice canlarımız camilere ve samanlıklara doldurularak ateşe verilmişti.
Onlarla hem yüreklerimiz hem de geleceğimiz kül oldu.
İstanbul’a ulaşabilenler ise camilerde veya sur diplerinde soğuktan ve hastalıktan kırılmışlardı.
Yine yabancı kaynaklara göre,
1912-1913 yılları arasında en az 632.000 Türk öldürüldü ve en az 813.000 Türk yerlerinden sürüldü.
Bu da demek oluyor ki, 1911 yılındaki Osmanlı Avrupa’sındaki Türk-Müslüman nüfusun %27’si öldürülerek yok edildi.
Bu insanlık suçunu işleyenler ile işlettirenler görmezden, duymazdan gelip hiçbir şey olmamış gibi üzerini kapatabilmek için her şeyi yaptılar. İşin en ilginç tarafı ise, katliamlara ve hatta tam bir soykırıma uğramış olan Türk milletinin suskunluğudur.
Bu günlerde, Gazze’deki Filistinlilerin korkunç bir katliama tutuluyor olmaları nedeniyle,
1. Dünya Savaşı’nda Arap çöllerinde uçup giden canlarımız ve çöl kumunu kızıla boyayan kanlarımız biraz da olsa yeniden hatırlanıyor… Fakat emin olun ki hatırladıklarımız unuttuklarımızın yanında sadece devede kulak kalıyor maalesef…
Biraz daha tarihe devam edelim.
Mondros Ateşkesinin ardından İzmir’e çıkan Yunan birliklerine Hasan Tahsin tarafından sıkılan ilk kurşundan sonra, kadın, çocuk, sivil veya yaşlı denilmeden birkaç gün içinde katledilenlerin sayısı 5 bin civarındaydı.
Savaş boyunca katledilen sivil Türklerin sayısı 640.000’dir.
En önemlisi ise ;
Kurtuluş Savaşı sona erdiğinde, başta İzmir olmak üzere birçok ilimizin durumu, bugünkü Gazze’den çok daha kötüydü.
Düşmanın yaktığı köy sayısı 830
Yanan bina sayısı ise 114 bin civarındaydı.
Bu durumda Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyordu…
İşte bütün bu Türk katliamları Cumhuriyetle birlikte son buldu.
Sizce bundan daha önemli ve daha değerli ne olabilir ?
Cumhuriyet bunun için bayram.
Cumhuriyet demek bunun için can demek, ses, demek, nefes, hayat ve özgürlük demek…
Yalnızca bir yönetim şekli değil, kulluktan vatandaşlığa geçişin adıdır Cumhuriyet.
Eşitliğin adı, hürriyetin anlamı, seçme ve seçilmenin adıdır Cumhuriyet…
Cumhuriyet demek aydınlık, ışık, barış, saygı ve sevgi, çağdaşlık, kardeşlik, demokrasi, Hak, hukuk, adalet, ekmek, emek, iş, resim, heykel, müzik ve dans demektir.
Cumhuriyet, uygarlığa giden kutlu bir yoldur.
Cumhuriyet, yobaza pranga, bilene fazilettir.
Cumhuriyet, esaretten hürriyete kavuşmanın kutlu bir destanı, yokluktan varlığa ulaşmanın haklı bir gururu, ilim ve irfanla buluşmanın parlayan adıdır.
Ülkenin Milli bayramlarına önem verip kutlamazsan, hatırlamaz ve ertelersen, gelecekte kutlayacak bir milli veya dini bayram olmaz.
Tekrar olarak, Büyük Türk Milleti’nin Cumhuriyet Bayramı ve Büyük Türk Devleti’nin 100’üncü yaşı kutlu olsun.
Nice 100 yıllara…