Çaldıran Meydan Muharebesi

.... &  Çaldıran Meydan Muharebesi  & .... # Yavuz Sultan Selim Han'ın Çaldıran Ovasında İran Safevî Hükümdarı Şah İsmail'i Hezimete Uğrattığı Büyük Savaş # * 23 Ağustos 1514 * 

Abone Ol

Tarihte bugün “23 Ağustos 1514”; Yavuz Sultan Selim Han komutasındaki Osmanlı ordusunun, Şah İsmail komutasındaki İran Safevî Devleti ordusuna karşı kazandığı muhteşem zaferin yıldönümü olup makalemizde ana hatlarıyla bu büyük meydan savaşından bahsedeceğiz.

Öncelikle şunu ifade etmemizde fayda var. Her iki devlet de Türk olmasına rağmen Çaldıran Meydan Savaşının oluşmasında mezhep farklılığı çok önemli bir rol oynamıştır. Ancak birisi Sünni diğeri ise Şii itikadının hâmiliğini yaptığından ister istemez böyle bir savaşla karşı karşıya geldiler.

XVI. yüzyıl başlarında İran’da Şiî inanışına dayalı bir devlet kuran Şah İsmâil, gönderdiği dâîler vasıtasıyla Anadolu’nun birliğini bozacak büyük bir Şiî propagandasına başladı. Bunlardan Şahkulu Baba Tekeli pek çok kimseyi Şah tarafına çekmeyi başardı ve Kütahya’ya kadar ilerledi. 

1512’de Nur-Ali Halife Tokat’ı zaptederek Şah İsmâil adına hutbe okuttu. Şah İsmâil’in sebep olduğu son karışıklıklar sırasında Anadolu’da 50.000 kadar insan hayatını kaybetti ve pek çok ev yağmalandı. 24 Nisan 1512’de Osmanlı tahtına Yavuz Sultan Selim Han geçti. Bu arada Şiî propagandası saraya kadar girdi ve Şehzade Ahmed’in oğlu Murad İran’a iltica etti. 

Sultan Selim bu şehzadeyi şahtan geri istediyse de şehzade geri gönderilmediği gibi giden elçi de öldürüldü. Anadolu’daki bu Şiî faaliyetleri devlet ve millet bünyesinde derin yaralar açtı ve Anadolu bir savaş sırasında içten çökecek hale geldi. Şah İsmâil yanındaki Şehzade Murad’ı Osmanlı tahtının vârisi ilân etti. Bu arada Osmanlılar’a karşı girişeceği savaşta yardım etmesi için Memlük sultanına hediyelerle bir elçilik heyeti gönderdi.

Şahkulu Anadolu'daki Alevî toplululukları, Şah İsmail'e biat etmeye bile çağırır hale gelmişti. Tabiatıyla  Şahkulunun arkasındaki güç olan Şah İsmail'in bu tür hareketleri Anadolu'da Türk birliğini sağlamakta kesin kararlı olan Osmanlı Devletinin hedef ve ilkelerine açık bir şekilde ters düşmekteydi.

Şahkulu, söylemlerini eylemlere de dökerek, Osmanlı Devletinde büyük bir isyan hareketi başlattı. Önce Manisa'da bulunan Şehzade Korkut'a saldırarak onun hazinesini ele geçirdi. 

Bu başarı onu daha da güçlendirdi ve kendisine Alevî topluluklar tarafından büyük katılımlar olunca da bu sefer Şah İsmail'in Halifesi olduğu iddia ve argümanıyla taraftarlarını iyice artırdı. 

Manisa'da Osmanlı Şehzadesine saldırmasının ardından Antalya'ya saldırdı ve oranın Kadı'sını öldürdü. Ardından da Burdur ve çevresindeki beldeleri ele geçirdi. Bu bölgelerin de öncelikle Kadılarını öldürerek yerel halk üzerinde katliamlara girişti. 

Şahkulu'nun isyanı öyle bir noktaya geldi ki gittikçe küstahlaşan Şahkulu, Kütahya'yı kuşattı. Osmanlı Devletinin üzerine gönderdiği kuvvetleri bile mağlup edip Anadolu Beylerbeyi Karagöz Ahmet Paşa'yı 22 Nisan 1511 tarihinde şehit ettiler.

Şahkulu, İsyanı bastırmak için gönderilen Subaşı Hasan Ağa kuvvetlerini de yendi. Dahası var bilahare Karaman Beylerbeyi'nin komutasındaki  kuvvetleri de mağlup etti. Anlayacağınız bu isyan öyle bir noktaya gelmişti ki önüne çıkan bütün Osmanlı Kuvvetlerini kırıp geçiriyordu. 

En sonunda Vezriazam (Başbakan) Hadım Ali Paşa'nın başında bulunduğu bir ordu Sivas'ın Çubukova Mevkiinde bu isyancıları dağıttı ve Şahkulu da öldürüldü. Ancak Koskoca Devletin Koskoca Vezriazamı da aldığı bir ok darbesi sonucu şehit olmuştu.

Şimdi bu anlatılardan sonra Çaldıran Savaşının gerekçelerini daha iyi anlamış bulunmaktayız. Azeri kökenli bir Türk olan Şah İsmail İran'da hüküm süren başka bir Türk Devleti olan Akkoyunluları yıkarak hakimiyet alanını genişletmiş ve ciddi bir şekilde güçlenmişti.

Bunun yanında 1500'lü yıllarda Osmanlı Devletinin kendi içinde şehzadeler arasında yaşanan taht kavgası mücadelelerini Şah İsmail yakından takip ediyor ve bu kardeş mücadelelerine tuz biber oluyordu.

Yavuz Sultan Selim Hân 1512 yılında Osmanlı tahtına çıkınca, doğuda beliren bu Safevî tehlikesini bir an evvel bertaraf etmeye kesinkes kararlıydı.

Böylece 1514 yılının baharında İran Seferi olarak da adlandırılan büyük bir Sefere çıktı. Bizzat kendisinin de başında bulunduğu bu Harekât Mart ayında Edirne'den yola çıkılarak başlamıştı. 

Osmanlı ordusu 23 Ağustos günü İran Azerbaycanı’ndaki Çaldıran ovasına geldi ve bir kısım devlet adamının muhalefetine rağmen hemen savaş için mevzilendi. Defterdar Pîrî Mehmed Çelebi (Paşa) ve Yavuz Sultan Selim Han hariç devlet ricâli ordunun 24 saat dinlenmesini teklif etmişlerdi.
 
Sultan Selim Hân'ın savaşın yapılacağı Çaldıran Ovasına gelmesi 5 ay almıştı. İki tarafın orduları da aşağı yukarı 100.000 civarındaydı. Yaklaşık 2.500 kilometrelik uzun bir yoldan gelen Osmanlı askeri ve atları yorgundu, aynı zamanda yiyecek sıkıntısı vardı. Şahın ordusu ise dinçti ve Tebriz gibi çok kısa bir mesafeden gelmişti. Topuz, yay ve mızraklarla donatılmış savaşçıların atlarına çelik eyerler vurulmuştu. 

Çaldıran Savaşı, 23 Ağustos çarşamba günü şahın emrindeki 40.000 seçkin süvarinin saldırısıyla başladı. Osmanlı merkez kuvvetlerine saldıran Şah İsmâil top ve tüfeklerin etkili ateşi karşısında çekilmek zorunda kaldı. Osmanlı merkezî kuvvetlerinin topluca savaşa girmesi, Şah İsmâil’in bir tüfek kurşunu ile yaralanması ve atının yere yuvarlanması Safevî hükümdarına çok tehlikeli anlar yaşattı. Bir Osmanlı süvarisinin üzerine yürüdüğü sırada kendisine çok benzeyen yakın adamı Mirza Ali’nin “Şah benim” diyerek teslim olması İran şahını kurtardı.

Savaş o kadar çok şiddetli geçti ki Şah İsmail yaralanarak savaş meydanını terketti ve başkent Tebriz'e kaçtı. Safevî Ordusu da darmadağın olmuştu. Zaferden sonra Şiî ordugâhı, Şah İsmâil’in hazineleri, hanımları ve emîrleri Osmanlılar’ın eline geçti. Savaşta her iki taraftan da pek çok asker hayatını kaybetti. Osmanlılar’dan Rumeli beylerbeyi ile on sancak beyi hayatını kaybetti. 

Bu meydan muharebesinin kazanılmasında Yavuz Sultan Selim Han’ın savaşı olağan üstü başarıyla yönetmesinin yanında istenildiği yere çevrilebilen seyyar topların çok büyük rolü olmuştur.

Çaldıran Zaferi’nden sonra Yavuz Sultan Selim Tebriz’e hareket etti ve halka aman vererek 5 Eylül’de şehre girdi. Bir hafta kadar Tebriz’de kalan Sultan Selim Han, Şahın hazinelerini ve bazı sanatkârları alarak İstanbul’a dönmek için yola çıktı.

Çaldıran muharebesinden sonra başta Diyarbekir olmak üzere birçok Doğu Anadolu şehri Osmanlılar’ın eline geçti. Böylece Selçuklular’dan sonra bozulan Anadolu birliği tekrar ve kalıcı olarak sağlanmış oldu. Bıyıklı Mehmed Paşa Diyarbekir beylerbeyiliğine atandı. Âlim ve tarihçi İdrîs-i Bitlisî de müşavir olarak onun yanına verildi. 

Bu zaferden sonra Yavuz Sultan Selim “şah” unvanını kullanmaya başlamış, hatta bu unvan “Sultan Selim Şah” diye sikkelere de işlenmiştir. Yavuz’dan sonra gelen padişahlar da aynı unvanı kullanıp kendi dönemlerinde basılan paralara işlediklerinden bu unvanla basılan paralara “şâhî” denmiştir.

Büyük zaferin yıldönümünde Yavuz Sultan Selim Han’ı ve onun cengâver askerlerini minnetle ve rahmetle anıyoruz. (الفاتحع)

Selam ve duâ ile...

Av. Mustafa TAŞBAŞI

Araştırmacı Yazar

{ "vars": { "account": "G-BVBXRHTL2Y" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }