Çoğunlukla şikayete bağlı suçları kapsayan bu suç tiplerine getirilen uzlaştırma kurumunda amaç, uyuşmazlığın çözülmesinde adli makamların kontrolünde yargı dışı yollarla çözülmesini hedeflenir. Zira bu kapsama giren suç tiplerinde fail ve mağdurun suçtan doğan zararının giderilmesinde anlaşmaları halinde devletin de ceza soruşturması veya kovuşturulmasından vazgeçmesi söz konusudur.
Uzlaştırma kurumu, hakim veya Cumhuriyet savcısının ya da onların atayacakları bir uzlaştırmacı ile hem adaleti sağlamak hem de mağdurun ihlal edilen haklarının telafi ederek tatmin edilmesi anlamı taşıdığından bu kapsamda Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. Maddesinin 19. Fıkrasında yer alan ‘ Uzlaştırmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz’ hükmüne göre mağdurun tazminat açma hakkı bulunmamaktadır.
Söz konusu fıkra ile, uzlaştırma kurumunun amaçlanan kamusal yarar ile zarar görenin kişisel yararı arasında dengenin sağlanamadığı gerekçesiyle İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce hükmün iptali için yapılan başvuru sonucunda ‘anılan kanunda belirli suçlar için şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görenlerin uzlaştırılmasının öngörüldüğü, uzlaşma sonucunda şüphelinin zararı karşılaması halinde hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararının verileceği, bu bağlamda uzlaşma görüşmeleri esnasında sağlıklı şekilde belirlenmesi güç veya öngörülmesi mümkün olmayan zararlara ilişkin açılacak davalar yönünden herhangi bir ayrım yapılmaksızın uzlaşmanın sağlanması durumunda tazminat davası açılamayacağını düzenleyen kuralla ilgililere katlanamayacakları bir külfet yüklendiği, başka bir deyişle kuralda yargının iş yükünün azaltılması amacıyla mahkemeye erişim hakkına getirilen sınırlama arasında makul bir denge kurulamadığı, bu itibarla kuralın orantılılık alt ilkesi yönünden ölçülülük ilkesini ihlal ettiği sonucuna ulaşılarak oy çokluğuyla hükmün iptaline karar verilmiştir.
Uygulamada, en basit anlamıyla mağdurun uzlaştırma anlaşma tutanağına imza atması, mağdurun failden kaynaklı zararının karşılandığını ve kendisinden şikayetçi olmayacağı anlamı taşır. Oysa en basit örneklendirmeyle, iş kazası veya trafik kazalarında mağdurların açacağı tazminat davalarında kusur oranına göre çok yüksek miktarda tazminat alabilmeleri mümkün iken, uzlaştırma kurumunda anlaşmaları sonucunda bu haklarından feragat etmeleri hakkaniyetli değildir ve bu yüzden AYM’nin vermiş olduğu karar oldukça isabetlidir.
Av. Arb. Arzu YAZAN