Zaman ne çabuk geçiyor. Daha 1 yıl önce bugün asrın en büyük deprem felaketini yaşadık. Günlerce: İmdaaaaatttttt…. Kurtarın beni…. Ne olur kurtarın biziiiii….. İmdaaaaattttttt…… Sesimi duyan var mıııııııı…….. Sesimi duyan varsa ses versinnnnnn…… Sessizlik…. Lütfen sessiz olun…. Dinleme yapıyoruz, sessizlik lütfen……. Sesleriyle ekranlara kilitlendik. Ağladık, dua ettik, kurtarma ekiplerini izledik. Bir can daha kurtulur mu diyeümitle veya ümitsizce bekledik…
Çığlıklar ve feryatlar arşı çınlattı. Tarihimizde ilk defa bu kadar geniş bir coğrafyada büyük bir deprem yaşadık. Günlerce enkaz altından gelen sesleri dinledik. Binlerce kişi kurtarma ekipleri zamanında yetişemediği için çığlıklar atarak hayata veda etti.
Adıyaman’dan gelen bir haber yüreğimi dağladı. Bir öğrencim kısa bir zaman önce yeni aldığı boyalı ve gösterişli evinin önündeki yeni aldığı arabasının yanında çekindiği bir resmi sosyal medyasında paylaşmıştı. Dünya’nın en iyi insanı desem yeri var. Annesi, eşi ve dört çocuğu ile ve yüzlerce komşusu ile zümrüt apartmanının enkazı altında kaldı ve hayatını kaybetti. Yüreğime bir ateş düştü. Allah bu millete bir daha böyle büyük bir doğal ve beşerî afet yaşatmasın. Amin.
Bu deprem sayesinde ve 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminden sonra bir kez daha ne öğrendik?
Depremin değil ihmalin öldürdüğünü öğrendik. Başka ne öğrendik? Zeki insanların mühendis ve mimar olabileceğini, çok zengin olabileceğini fakat sahtekâr ve düzenbaz da olabileceğini öğrendik. Derece ile üniversite okuyup bitirmenin depreme dayanıklı binalar yapmak için yeterli olmadığını öğrendik. Depreme dayanıklı bina yapmak için nefis ve şeytanın vesveselerinden ve zayıf imandan kaynaklanan hile ve dolandırıcılık yapma arzularına karşı koyma azim ve iradesinin daha önemli olduğunu öğrendik. Depremin öldürmediğini öldüren katillerin para hırsı ile demirden ve çimentodan çalan müteahhitler olduğunu öğrendik. Ayrıca bu sahtekâr ve düzenbaz müteahhitler kadar onları kontrol etmeyen yerel ve merkezi yönetimlerin en az bu müteahhitler kadar sorumlu olduğunu öğrendik. Fay hatları ve dere yatakları üzerine inşaat yapma ruhsatı veren ve gözünü hırs bürümüş olan ehliyetsiz ve liyakatsiz siyasilerin ve bürokratların gerçek katiller olduğunu ve maalesef onlara hesap bile sorulmadığını hatta izlerini takip etmenin mümkün bile olmadığını, faturanın gariban kontrol mühendisine kesildiğini öğrendik. Hatır için verilen ruhsatlar ve düzenlenen sağlam raporlarının ölüme davetiye çıkardığını öğrendik.
Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya bağlanıp görkemli binalar yaparak ve ucuz diye boyalı cilalı apartmanlar satın almanın depremden korunmak için yeterli olmadığını öğrendik.
Peki bundan sonra ne yapabiliriz? Elbette ilk olarak yeni yapılacak evleri fay hatlarının üzerine kurmamalıyız. Dayanıklı binalar yapıp sağlam bir denetim yapmalıyız. Kentsel dönüşümü hızlandırarak dayanıksız binaları yıkıp yeniden yapmalıyız. Fakat çürük binalar yapmayacak sahtekâr insanlar yetiştirmeyi önleyecek bir eğitim sistemi inşa etmeliyiz.
Depreme dayanıklı binalar yapmak önemli. Peki sahtekarlığa ve üç kağıtçılığa dayanıklı insanlar yetiştirmeyi nasıl başaracağız?
Depreme karşı dayanıklı binalar yapmanın yolu rüşvete, para hırsına, yolsuzluğa, hileye hurdayakarşı dayanıklı insanlar yetiştirmekle mümkündür.
Bunu yapmanın iki yolu var: Bunlardan birisi, ağır kanuni müeyyideler koyarak hile yapana ağır para ve hapis cezaları vermek ve hileye tevessül edeni meslekten ömür boyu menetmektir. Peki çok zeki insanlar kanunlara takılmadan hile yaparsa hile yapılması nasıl önlenecek? Sağlam bir kontrol mekanizması kurarak önlenecek. Yine de her ne yapılırsa yapılsın hile yapılmasını önlemenin asıl çaresi vicdanlara konulacak iman bekçisi ile mümkündür. İmanı sağlam olan bir insanın başına polis veya zabıta koymaya gerek kalmadan dürüst ve sağlam işler yaptığını görebiliriz. Nitekim yaşadığımız bu büyük deprem felaketinde dürüst inşaat mühendisleri ve müteahhitlerin yaptığı sağlam binalar da vardı.
Sonuç olarak ailelerimizde, okullarımızda, camilerimizde öyle bir eğitim vermeliyiz kiinsanımız hile ve düzenbazlık yoluna başvurmasın. Zira niteliksiz ve ahlaksız insanlar inşaat yaparken de gıda üretirken de taksiye bindiğinde de cinayet işleyebiliyor. Çare ahlaklı ve imanlı insan yetiştirecek sağlam bir eğitim sisteminden geçiyor.
Millet olarak şuna kafa yormalıyız; zihinsel dayanıklılığı, ruhsal dayanıklılığı nasıl artırabiliriz? Nefsin, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların insanlığa vereceği zararları nasıl önleyebiliriz?
Deprem acil eylem planı eğitimden geçiyor. Depreme dayanıklı bina yapmak ve depremden korunma yollarını öğrenmenin yegâne yolu eğitimden geçiyor. Bu eğitim de insanın hem dünyasını hem de ahiretini kurtaracak bir eğitim olmalıdır. Bu eğitim de asla Allah’ız ve dinsiz bir eğitim olmamalıdır.
Allah’ı unutanlar demiri de çimentoyu da fay hattını da unutur.
Ezcümle, depremden korunmak için depreme dayanıklı insanlar yetiştiren bir eğitim ve inanç sistemi kurmalıyız.
Dr. Nadir Çomak
Aile Danışmanı